Sıklıkla duyuyorsunuzdur, “Ben seçimlerden beri ne televizyon izliyorum ne de gazete okuyorum. Canımı sıkmaya hiç niyetim yok!” sözlerini… Bunu daha önce de duymuş olmalısınız, her seçim sonrasında ya da laiklik, cumhuriyet değerleri ve ülkenin varlıklarına yapılan saldırılar sırasında! Bu cümleleri kuranlar, pek yakında, mesela bu pazar günü Cumhuriyet Bayramı’nı kutlayacaklar! Belediyelerin beleş konserlerinde boy gösterecek, bayrak sallayacak, en yüksek perdeden İzmir Marşı’nı söyleyecek ve eğer ki orada burada polis kamerası yoksa “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye birkaç kez slogan atacaklar. Eğer ki birbirleriyle ‘en büyük Atatürk sevdalısı kim?’ yarışına girmek için ortam varsa, slogan atarken bir-iki gözyaşı damlası da dökmeleri şart tabii!
Yine bu cümleyi kuranlar, şu tiksindirici ve onursuz cümleyi de kurmuş olan tipler büyük olasılıkla, “Şimdi Silivri soğuktur!” Tanıdık geliyor değil mi, eğer ki Beşiktaş, Şişli, Kadıköy, Bakırköy ya da Ataşehir’de ikamet ediyorsanız, sayısız komşunuz bu sözünü ettiğim tiplerdendir. Bayramdan bayrama sözde kahramanlıkta üstlerine yoktur da, hayat boyu ödlek bir mizacın hakimiyeti altında yaşar giderler.
YURTTAŞ OLMAK, İZMİR MARŞI İLE OLMUYOR
Yurttaş olmak, cumhuriyetin olmazsa olmazı… Yurttaş olmak için önce o ulusun bir parçası olduğunuzu hissetmeniz gerek. Yani o ülkenin geleceği konusunda elinizi taşın altına koyabilesiniz ki, yurttaş olabilesiniz. İşte mesele tam da bu! Yurttaşlık kavramı tüm dünyada erozyona uğruyor. Türkiye’de ise zaten nüfusun belki onda biri bu kavramın ne olduğunu biliyor, bunların da az bir bölümü yurttaş olmanın gereklerini yerine getiriyor.
Söz gelimi cumhuriyetin olmazsa olmaz unsurlarından biri laiklik, öyle değil mi? Ve laiklik dediğimiz şey, ‘Sarı saçlım, mavi gözlüm neredesin?” diye ruh çağıranların sandığı gibi salt rahatça ve ucuza içki içmek ya da dekolte giyinebilme özgürlüğüyle sınırlı değil. O belki de en basit sonuçlarından biri laikliğin, mesele düşünce ve ifade özgürlüğünün temel direklerinden biri olması, iktidarın göklerden yeryüzüne indirilmesi, din ve vicdan özgürlüğü gibi daha temel sonuçları var değil mi ama? Yani düşünce özgürlüğüne ve her türlü azınlığın haklarına sahip çıkmak, kendini ‘laik’ olarak tanımlayan herkesin yurttaşlık görevi… Peki öyle mi? Değil sanki!.. Yani bayramdan bayrama beleş konserde boy göstermek veyahut maça gidip “Türkiye laiktir lakik kalacak” diye bağırmakla olmuyor. Hayatın her alanında bu özgürlükleri korkmadan savunmakla mümkün laik olmak. Yani Silivri soğuksa soğuk, fark etmemesi gerek… Sosyal medyada iki kadeh rakı içip, atarlanıp, sonra da korkuyla silerseniz, laik değil sadece pısırık olursunuz.
BEYİN VE YÜREKLE OLACAKSA OLACAK!
Hadi daha kolay bir meseleye geçelim, ülkenin bölünmez bütünlüğüne… Bunu savunmak çok riskli olmasa gerek değil mi? Peki güzel, nasıl savunacağız? Mesela sabah akşam Araplar’a hakaret ederek mi? Yoksa Kürtler’in çok hızlı ürediğinden şikayet ederek mi? ‘Şu Çılgın Türkler’i okuyup ezberlemek olmadığını, okuyanların eylemsizliklerinden biliyorken… Çünkü masalla yaşamaz cumhuriyet! ‘Bir Türk dünyaya bedel’ ise Silivri niye soğuk olsun ki! Herhalde böyle olmaması gerek değil mi?
Ve ekleyeyim, insanlıktan çıkmak değil ki, ülkenin bölünmez bütünlüğünü korumak. Herkesin eşit yurttaş olduğu bir ülkeyi savunacak cesareti göstermek mesela… Bu da olsa olsa beyninizi kullanarak, yüreğinizi dinleyerek mümkün olabilir. Var mı öyle bir beyin, var mı böyle bir yürek?
Veyahut ülkemizin doğal ve tarihi varlıkları korumak değil midir yurttaşlık görevi, cumhuriyetin mirasçısı olmak? Herhalde hem cumhuriyeti hem yurdu sevip de kendi çapında doğa talanına ya da tarihi dokuya zarar vermeye katılmak olmasa gerek. Mesela laiklik ve cumhuriyet adına kıyıya kondurulmuş kaçak bir restoranda kadeh kaldırmak, üçüncü kadehle birlikte İzmir Marşı’nı söyleyip bir elde kadeh öbür elle zafer işareti yapmak mıdır cumhuriyetin savunucusu olmak? Böyle laik ve cumhuriyetçi olunmuyor, ama sarhoş olunabiliyor. Hadi yapın bir zafer işareti daha!..
NE DEĞİLDİR CUMHURİYET?
Cumhuriyet demek, bilimsel ve laik eğitimdir değil mi? Bundan vazgeçmek, gelecekten vazgeçmekle eşanlamlıdır sanki! Peki işini kaybetmemek için bilim karşıtı müfredata ses çıkarmayan öğretmen midir cumhuriyetin yurttaşı? Çocuğunun zekasını törpüleyen bir eğitim sistemini eleştirip tavır almayan ebeveyn midir cumhuriyetin yurttaşı? Bu konuda ses çıkaranlar mahkeme mahkeme gezerken ya da hapse düşerken “Şimdi Silivri soğuktur” diye eve kapanmak mıdır Atatürk aşkı ve cumhuriyet sevgisi?
Yoksa şöyle bir şey midir?.. Eş, dost ve akrabayla Cumhuriyet Bayramı kutlama zincirleri yapıp, yurttaşlık görevini yerine getirmenin mutluluğunu hissetme zavallılığı olabilir mi? Büyük holdinglerin, ülkenin doğasını ve tarihini katleden kar peşinde koşan şirketlerin o arabesk kokan, vıcık vıcık cumhuriyet reklamlarını hayran hayran izleyip, sonra güvenli WhatsApp gruplarında paylaşmak mıdır Atatürk’ün emanetine sahip çıkmak? Bir fark yaratttığını sanarak “Yapay zekayla hazırladığımız Cumhuriyet Bayramı kutlaması… Var mı 1 milyon beğeni?” zevzekliği olabilir mi?
‘NUTUK’U OKUMUŞ MUYDUNUZ GERÇEKTEN!
Bu yazıyı okuyup bana küfretmeden önce, eğer üşenmezseniz, mesela ‘Nutuk’u okumayı dener misiniz? Doğan Avcıoğlu’nun ‘Milli Mücadele Tarihi’ni okursanız tabii ki şahane olur. Tabii bu kitap dört cilt ve kallavi, zor gelirse başka bir önerim var… Sadece Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’ndan son dönemde çıkmış üç kitap var, öyle pahalı da değil hani! Bunlardan birini okuyun, sonra bana istediğiniz kadar küfredebilirsiniz. En azından cumhuriyet değerleri nedir, bir parça öğrenir de belki yurttaş olmayı denersiniz. Ne de olsa siz artık siyasetle ilgilenmiyor, kişisel gelişiminize odaklanıp bol bol kitap okuyorsunuz ya! İşte size üç-beş kitap önerisi… Okuyup ezberlemeniz için değil, okuyup bir yurttaş onuruyla yaşamanız için bir vesile olsun! Ve Cumhuriyet Bayramımız kutlu olduğu kadar onurlu da olsun! Bu kez olsun!..