VİRÜS İMANA GELMEZSE İŞİMİZ ZOR!
Sokağa çıkma yasağı olumlu bir tedbirdir ama geç kalınması bir yana zamanlama ve yöntem olarak uygulanış biçimi bir çuval inciri mundar eden türdendir… İktidarın bir gün önce alınan kararı -salt iki günle sınırlı olmasını geçtim- yasağın başlamasına iki saat önce duyurması normal akıl sınırları içinde anlaşılmasa imkânsız bir uygulamadır. Böyle bir durumda, o iki saat içinde insanların zaten son derece sınırlı olan açık dükkanlara akın edebileceği öngörülmemiş olabilir mi? Eğer öngörülmemiş ise eyvah; eğer öngörülmüşse, o zaman eyvah ki ne eyvah!
Evet sokağa çıkanlarda da belirli bir sorumluluk payı vardır. Ama bu gerçekten ikincildir ve bu karar üzerine yapılacak tartışma ve eleştirinin tali konusu olmak durumundadır. Sokağa çıkanların çoğu bence kendilerince acil olan ihtiyaçları için çıkmıştır; tersi istisnadır. Ama herkesin acil ihtiyaç tanımı farklı olabilir. Kimileri kolası olmazsa o iki günü çok daha stresli geçireceği için kola almıştır; kimisi alkol ve-ya sigara almıştır, kimisi ekmek…
Sokağa çıkma yasağı olmayan bir dönemde herkesin ihtiyaçlarını günlük ya da en fazla birkaç günlük olacak biçimde temin ettiğini biliyoruz. Dolayısıyla biten ya da bitmek üzere olan erzakını ertesi gün temin etmek isteyen epeyce bir vatandaş olduğunu da tahmin etmek zor değil. Olası ihtiyaçların nasıl karşılanacağına ilişkin hiçbir somut bilgi verilmeden aniden ilan edilen ve fakat arada iki saat serbest zaman bırakılan sokağa çıkma yasağında, o iki serbest saatin ihtiyaçları temin için kullanılacağını öngörmek için kâhin olmaya gerek yok…
Onca deneyim varken…
Oysa yakın zaman önce sokağa çıkma yasağı uygulayan ülkelerin deneyimleri benden yararlan dercesine orta yerde durmaktaydı. İktidarın bu deneyimleri hiç gözetmeden paldır küldür bir yasak ilan etmesini anlamak gerçekten güç. Zira diğer uygulamalardan biliyoruz ki, sokağa çıkma yasağı uygulanırken vatandaşlara “ihtiyaçlarınız için bile olsa sokağa çıkmayın; şu numaraları arayın ihtiyaçlarınız görevlilerce karşılanacaktır” diye bilgi verilmiştir. Kimi başka örneklerde sokağa çıkış için her kişiye belirli zaman aralığını kapsayan izin belgeleri dağıtılmıştı. Kimilerinde ise vatandaşlık numaralarına göre kademeli bir sokağa çıkış sistemi düzenlenmişti vb. Bu tür ön planlamalar olmadan, vatandaş bunlar konusunda açıkça bilgilendirilmeden sokağa çıkış yasağı ilan edilirse, panik oluşur ve serbest bırakılan o iki saatte sokaklarda gördüğümüz o vahim tablo kaçınılmaz olur.
Hiçbir şey bilmiyorsunuz… Bari büyük marketleri de saat 24.00’e kadar açık tutsaydınız. Ki, ihtiyacını karşılamak isteyenler son derece sınırlı ve çoğu çok küçük dükkanlara yığışmak zorunda kalmasın, yoğunluk dağıtılmış olsun. Ya da açıkladığınız andan itibaren sokağa çıkmayı yasak ilan etseydiniz. Eğer arada iki saati serbest bırakırsanız, bunun anlamı git bu iki saatte eksiğin gediğin varsa gider demektir.
Örtülü sürü bağışıklığı yöntemi…
Benim kanaatim iktidarın baştan beri, kamuoyuna açıklamaktan siyaseten imtina ettiği örtülü bir sürü bağışıklığı yöntemi izlediğidir. Eğer son kararın arkasında bir mantık varsa, bu da ancak sürü bağışıklığı yöntemi uygulanıyor olması koşullarında olabilir… Bunun tıbbi bir değerlendirme sonucunda alınmış bir karar olduğunu ise hiç sanmıyorum. Hatta bu tercihin Sağlık Bakanlığı ve Bilim Kuruluna rağmen, onların önerdiklerinin aksine uygulanıyor olması epeyce yüksek bir ihtimaldir.
Peki neden?
Zira iktidar tercihini kamu sağlığından yana değil açık biçimde ekonomiden, paradan yana yapmıştır. Bu tercih en birincil resmi ağızlardan zaten defalarca deklare edilmişti. Hazine boştur, işsizlik fonu boştur, böylesi günler için tutulan tüm kaynaklar başka yerlerde ve amaca çok ters durumlar için harcanmıştır. Bir de eldeki sınırlı kaynaklar salgın riskini azaltmak için kullanılırsa, hele hele üretim bu tedbirler nedeniyle tümden sekteye uğrarsa, iktidar bunun altından kalkamayacağını hesaplamaktadır.
Ama tedbir alınmadığı izlenimi yaratırsa ya da açıkça sürü bağışıklığı yöntemi uyguladığını açıklarsa yine aynı sonla karşılaşacaktır.
İktidar bu nedenle başından beri tedbir alıyormuş gibi yapmakta ama salgını sınırlayacak gerçek anlamda hiçbir tedbir almamaktadır hem tedbir alınıyormuş gibi yapılmakta ve hem de fiilen -bilimsel kaygılarla değil tümüyle ekonomik ve siyasi kaygılarla- sürü bağışıklığı yöntemi uygulamaktadır. Ne yazık ki cuma gecesi de bir biçimde sürü sokağa salınmıştır ve 15 gün içinde sürünün bağışıklık durumu hakkında sağ kalırsak hep birlikte fikir edineceğiz.
Bu bilinçli mi yapılmıştır?
Sanmıyorum… Dış politika alanında iktidarın anlamsız işlerine şahsi yorumlarımızla giydirmeye çalıştığımız “bilinç ögesi” nasıl karşılıksız çıktıysa, ben burada da planlı, bilinçli bir hamle olduğu kanaatinde değilim. Ama sokağa çıkma kararındaki bu sarsaklığın, hesapsızlığın, anlamsızlığın arkasında iktidarın ciddi önlem almak yerine fiilen sürü bağışıklığı uyguluyor oluşunun bir rolü olduğu kesindir.
İktidar zaten başından bu yana ne olacaksa bir an önce olsun ve salgının belirlediği atmosferden bir an önce çıkalım modunda gözükmektedir.
Esas kaygı bir kez daha belirtelim; halkın sağlığını öne alan bir tutum değil bir an önce ekonominin çarklarının tam kapasite çalışmaya başlamasıdır. “Ölecekler bir an önce ölsün, kalacaklar bir an önce belli olsun, biz de işlerimize bir an önce kaldığımız yerden devam edelim” mantığıyla karşı karşıya gibiyiz.
Bu koşullarda salgından en az insani kayıpla çıkmamız ancak memleketin bu halini gören virüsün imana gelmesiyle mümkün gözüküyor…
Mahmut ÜSTÜN