Siyasette, sporda, iş hayatında ahlak, etik ve ilişkiler

Bugün hem Türkiye hem de Almanya‘da yozlaşan siyaset, etik ve ahlak üzerine bir şeyler yazmak istiyorum.
Maalesef şu an at izinin it izine karıştığı günleri, böyle bir dönemi yaşıyoruz. Artık ahlaklı, edepli olmak bazı çevrelerce zayıflık olarak görülüyor.
Adaletsizlik, kibir, böbürlenme ise dizboyu.
Peki etik ve ahlak nedir?
Etik terimi bir bilgi alanını adlandırmaktadır. Bu alan, felsefenin ilk ve temel alanlarından birisidir. Ahlak terimi ise tarihsel ve toplumsal nitelikli bir olguyu adlandırmaktadır.
Ahlaklı olmak için inanç yeterli değil. Öyle ve yeterli olsaydı hristiyan ya da müslüman din adamları çocuklara tecavüz etmezdi.
‘‘Ben insanım ve ahlaklı olmak benim görevimdir‘‘ demiş Alman Filzof Kant yıllar önce; buna kaç insan uyuyor şimdi?
Güncel olduğu için hemen AKP’nin Alevilere yaklaşımı, yeni planları ve MHP‘nin HDP’ye yönelik iki yüzlü politikalarıyla ya da Sayın Cumhurbaşkanının söylemediğinin kalmadığı Mısır Cumurbaşkanı Sisi’yle hiçbir şey olmamış gibi Katar’da buluşması, onun ellerini tutmasıyla başlayayım.
Cumhurbaşkanı Erdoğan siyasi taktiklerle yaklaşan seçimler nedeniyle de hiç yakın olmadığı Alevi toplumuna tartışmalı Cemevleri ziyaretleriyle başladı. Sonra bir Torba yasayla tüm Cemevlerini kontrol altına almak için bu inanç evlerini bakanlıklara bağlayan bir Torba yasayla Alevi sorununu kendine has yöntemiyle çözmeye çalıştı.
‘‘Alevilik torbaya sığmaz‘‘ sloganıyla Alevi kanaat önderleri, Alevi toplumundan insanlar ve dostları meclis binası önünde bir basın açıklaması yapmak istediler ama aynı AKP’nin polisleri, kadın, erkek, yönetici, sıradan vatandaş demeyip hepsini copladılar, dövdüler, darp ettiler. Çok yönetici yaranlandı. Bunlar arasında Alevi Dernekleri Federasyonu Başkanı Celal Fırat Dede, Alevi Çatı örgütünde Yönetici- Gazeteci -Yazar Elif Keleşo, Ercan Geçmez de var. HBVAKV Genel Başkanı Geçmez ve ADFE Başkanı Fırat ve Elif Keleşo polis müdahalesi sonrası hasteneye kaldırıldılar.
Bu nasıl etik böyle? Hem Alevilerle barışmak isteyeceksin hem de onları coplatacaksın!
Gelelim MHP’ye ve Sayın Devlet Bahçeli‘ye. Bundan 8 ay önce CHP-HDP buluşması için ‘‘HDP ile görüşmek PKK ile görüşmektir‘‘ diyen aynı kişi son AKP-HDP heyetleri arasındaki görüşme için “gayet normaldir, doğaldır bu görüşme” dedi. Yani CHP görüşünce “terörist”, AKP görüşünce “diyalog” oluyor. Bu nasıl bir anlayış, zihniyet ve mantık?
Toplumsal barış, ülkenin huzuru, refahı için elbette herkes birbiriyle görüşmeli. Bunların yaptığı “kendine demokrasi”dir. Bu hiç etik, ahlaki değildir. Zengin, huzurlu ve mutlu Türkiye için atılan her adım desteklenir ama samimiyse.
Almanya ayağında durumlar nasıl?
Almanya’da ise başlayan Dünya Futbol Şampiyonası gündeme oturmuş, son günlerde kamuoyunun ilgi odağı olmuş durumda ancak maalesef politikacıların davranış ve ahlakına ilişkin olumsuz haberleri, manşetleri tamamen bastıramıyor. Ahlak ve etik sadece yüksek sesli çağrılar olarak duyulup kalırken ve artık siyasette hiç görülmezken bu yeni durum da Almanya‘da neler oluyor böyle?
Almanya, AB ve FİFA Katar’ın parasına teslim oldular. Nerede kaldı o savundukları değerler, özgürlükler? Katar, LGBT çağrışımı yapan gökkuşaklı tüm simgeleri, birayı, alkollü içecekleri yasakladı resmen.
Son yıllarda görgü kurallarının giderek daha yüksek sesle söylendiğini duyar olduk. Şikayet edilen şey, gençlerimizin giderek daha fazla ahlaktan yoksun olması ve üslubun sertleşmesi. Şiddeti kullanma konusundaki artan isteklilik neden eleştiriliyor? Tamam. Akut bir eyleme ihtiyaç duyulduğunda acilen değiştirilmesi gereken şeylerdir bunlar. Önce pandeminin ilk aylarında 3 federal milletvekilinin bir maske skandalına adları karıştı. İddialara göre bu vekiller maske firmalarından yüz binler, milyonlarca Avroya varan komisyon, arabulucuk paraları almışlar.
Makamını kötü kullanan Frankfurt Belediye Başkanı referandumda kaybetti.
En son makamını kullanarak Türk eşine yüksek maaşla iş ayarlamakla ve yolsuzlukla suçlanan Frankfurt Anakent Belediye Başkanı Peter Feldmann (SPD) düzenlenen Referandumla belediye başkanlığı görevinden alındı. Oy verenlerin yüzde 95’i başkanın görevinden alınmasını istedi. Burada Almanya’da da oluyor bu işler ama yargıda, hukukta hala düzgün, vicdanlı insanlar ve tepkili kamuoyu olduğu için suçlular ceza alıyorlar.
Ama Türkiye‘de bu tip suçluların yüzde 90’ı ceza almıyorlar belki de korunuyorlar. Bu durum işte vatandaşlarımızın ve batılı devletlerin, kurumların Türkiye’ye bakış açısını çok negatif etkliyor, yabancı yatırımcıyı düşündürüyor .
Almanya‘da şu an hem Dünya Futbol Şampiyonası’nın başlamasına haftalar kala şampiyonanın organizasyonunun on yıl önce Katar’a verilmesi, orada stadyumların, spor tesislerinin inşaasında 15 bine yakın insanın ölmesi hem insan haklarını tartıştırıyor hem de paralel olarak Alman bakanlar gidip gaz almak, Rusya‘ya bağımlılıktan kurtulmak için Katar Şeyhinin önünde eğilip bükülüyorlar.
Sporda ahlak ve etik?
Sporda son yıllarda ne kadar çok yalanın ortaya çıktığına tanık olduk. Doping, şike, Alman Futbol Federasyonu’nun karıştığı skandallar, UEFA ve FİFA’daki Alman temsilcilerin Avrupa Kupası ve Dünya Kupası‘nın ülkelere verilmesinde para aldığı iddiaları unutulmuş değil.
Öte yandan sporculara antrenörleri, yöneticileri tarafından yapılan cinsel tacizler; yani her skandal sporu, sporcuları itibarsızlaştırsıyor ve gençler için iyi bir rol model olmadığını gösteriyor. Yalanlar ve uyuşturucu kullanımı da bunlara dahil. Bu süreçte hiçbir ahlak belirtisi göremiyor insan. Tüm bu yaşananları sportif adaletle karakterize etmek mümkün değil. Bu da büyük ölçüde dopingle yapıldı.
İş hayatında da artık ahlak yok
İş hayatında da son yıllarda ahlak ve etik söz konusu olduğunda güçlü olmak ve dişimizi sıkmak zorunda kalıyoruz. Çoğu zaman, ortalama, sıradan bir vatandaş, kârın her şeyden üstün, önemli olduğu, ahlak ve etiğin hiçbir şey olmadığı, görünüşte vicdansız bir ekonomik güç olan kapitalizm karşısında çaresiz bir kurban olarak görüyor kendisini. Sessiz kalındıkça, haksızlıklara karşı örgütlüce düşünülmediği sürece bunların büyümesine şaşmamalıyız.
Siyasette davranış ve ahlak
Dürüst, halka yakın bazı politikacıları dışarda tutarak son haftalarda Almanya‘da siyasetin nasıl aynı yöne gittiğine tanık olduk. Bağımsız medya her seferinde vatandaş için siyasette ahlakın, görgü kurallarının ve düzgün davranışın düşüşünü belgeliyor. “Yaban domuzu siyaseti” ve “salatalık birlikleri” kamuoyunda konuşuluyor. Politikacıların artık özel duygularını halka yayma konusunda hiçbir çekinceleri yok gibi görünüyor. Bu nedenle birileri şunu sormak istemez mi? “Hiç takdir edici etkileşimi, iletişimi duydunuz mu?” diye.
Bir ülkenin tarzı, ahlak eksikliği ve siyasette kötü idare ile karakterize edilir.
Umutsuzca eski kafalı görünme riskine rağmen, yüksek sesle “DUR” diye bağırmak istiyor insan. Bu insanların sonunda kafalarını kullanıp düşünmeye başlamasından başka bir şey istemiyoruz. Sadece seçime katılmakla insanlar demokrasi için görevlerini yerine getirmemeliler.
Almanya’da da siyaset hızla güven kaybediyor. Bunu seçimlere katılım oranı ve ultra aşırı sağın güçlenmesinden görüyoruz.
Vaaz vermek yerine ahlaklı yaşayın
Tüm politikacılara tavsiyem: Amerikalı çatışma arabulucusu, kriz menejeri Marshall B. Rosenberg‘i takip etmeleri. Rosenberg, “şiddet içermeyen iletişim” modelini geliştiren kişidir. Birbirimize saygı, daha fazla ahlak ve etik davranmak gibi konular söz konusu olduğunda gerçekten yararlı bir çalışma. Politikacılarımıza bu kişinin yazdığı kitapları okumalarını ve onun seminerine katılmalarını tavsiye ediyorum..
Böylece birbirlerini suçlamak , toplumu kamplara bölmek yerine, ülke ahlakını ve bireyin ahlakını daha da istikrarsızlaştırmak yerine, ülkenin gerçek sorunlarının üstesinden gelebileceklerine inanıyorum.
Moral güveni artırır
Sonuçta, egemen güçlerin politikalarını halka dayatmak hiçbir demokrat siyasetçiye yakışmaz.
Acilen ülkemizin güven, gelecek günler için umut veren karakterli, sözünün eri olan politikacılara ihtiyacı var. Isos Araştırma Şirketi’nin 23 ülkede yaptığı araştırmada en çok ve en az güvenilen meslekler tespit edilmiş. Türkiye’de en çok bilim insanlarına, en az ise politikacı ve din görevlilerine güvenildiği ortaya çıkmış. Düşündürücü…