Bir tarafta s*kinin keyfine yaşama şansı bulmuş bir nesil, diğer tarafta tükenmişlik sendromu…

Kıvanç’ın yeni filmi seyrettim. Babalı oğullu olan (Aşıklar Bayramı). Üst perdeden müzik konsantrasyonu zorlaştırsa da klasik baba-oğul derdinin ötesinde günümüzün tükenmişlik sendromunu çok iyi veren sahneler yakaladım.
Bir tarafta s*kinin keyfine yaşama şansı bulmuş bir nesil, diğer tarafta işaret edilen yolda yürümek zorunda bırakılmış, mutluluk ve başarı hedefiyle kuyruğunu kovalayan, köpek gibi şaşkın, bitik bir nesil.
Baba öyle ya da böyle hatasıyla sevabıyla hayatını yaşamış, üzüntüsünden sevincine, hayalinden pişmanlığına tüm duyguları hala üstünde taşıyorken; oğlan günümüz dünyasının standart formülleri üzerinden hayatını sürdürüp ne öfkesini ne de üzüntüsünü yaşayabildiği araftan çıkamıyor.
Sekse de enerjisi yok, kırıp dökmeye de, bağırıp çağırmaya da, ağlayıp kahrolmaya da.
Gerçeklik algısını kaybetmiş şekilde fotoğraf çekiyor, İnstagram’da layk yapıyor.
Artık tüm yaşantı “bu kısım bitse de diğer kısıma geçsek” şeklinde geçiyor.
Tam da şu günlerimiz gibi.