Gazeteci Tahincioğlu: Altındağ’dan Suriye’ye paralı askerler gitti, Suriyeliler Altındağ’ı böyle öğrendi…
Gazeteci Gökçer Tahincioğlu, T24’teki köşesinde “Altındağ’ın arka yüzü”nü anlattı.
Gökçer Tahincioğlu “Altındağ’ın arka yüzü”nü yazdı. Altındağ’dan Suriye’deki savaşa para karşılığında çok sayıda gencin gittiğini hatırlatan Tahincioğlu, “O zamanlar Altındağ’ın orada yaşayanlar dışında kimsenin girmediği mahallelerinde IŞİD’in Türkiye hücresi hızla örgütleniyordu. Mahallede işsiz sayısı çok fazlaydı. Türklerin katılımını örgüt çok önemsiyordu. Mahalledeki bazı gençler, para için, 4-5 aylığına savaşmaya gidip, geri dönmeye başladı. İyi para kazanıyorlardı.” dedi.
Tahincioğlu, Suriyelilerin, Altındağ’ı, Suriye’de savaşan Altındağlılardan tanıdığını ve Suriyelilerin IŞİD’den kaçıp Türkiyeli IŞİD’lilerin yanı başına düştüğünü belirterek “Altındağ’dan insanlar Suriye’deki yıkıma ortak olmaya başlarken, kaçan Suriyeliler de Altındağ’ı keşfetti. Altındağ’ın bazı yerlileri Suriye’deydi ve onlar Suriye’de olduğu için Suriyeliler mahalleye geliyordu. Suriyeliler, kaçıp geldikleri IŞİD’in yanı başlarında olduğunu o zaman anladılar ama gidebilecekleri bir yer yoktu. Suriyeliler IŞİD’ten kaçmıştı ama IŞİD’in Türkiye’deki merkez hücreleri de kaçtıkları yerdeydi.” dedi. Tahincioğlu, Suriyelilerin Türkiyeli IŞİD’lilerden neden ‘kaçmadığını’ ise “gidecek yerlerinin olmayışıyla” açıkladı.
Söz konusu yazının ilgili bölümü şöyle:
“İktidarın da muhalefetin de çözüm üretmeye, barış iklimi yaratmaya zorlanmaması halinde bu sorunun nasıl kullanılacağını, nelere yol açacağını da Altındağ’da gördük. Üstelik de Suriye’deki ateşin körüklenmesinin, bir ülkenin paramparça edilmesinin aktörlerini de barındıran mahallelerde. Suriye savaşının henüz ilk yıllarında bölgeye ilişkin haberlerde o zamanlar çok da ciddiye alınmayan bir örgütün adı geçmeye başladı. Oysa Ürdün’de otelleri bombalamış, parçalanan Irak’ı birbirine katmış bir örgüttü ve yeni hedefi o güne kadar El Nusra adlı örgütü desteklediği Suriye’de egemenlik kurmaktı. Kısa zamanda bunu başardı. Artık dünyanın dört bir tarafında farklı savaşlara katılmış cihatçılar, akın akın Suriye’ye gidiyordu. Kullandıkları ana güzergâh ise Türkiye’nin güney sınırıydı. En rahat geçiş buradan mümkündü. “Savaşmadan kaçıyorlar” denilen Suriyeliler, Suriye ordusunun, ifadenin tam anlamıyla “dış güçlerin desteklediği” radikal İslamcı örgütlere yenilerek ülkenin kuzeyinden çekilmesiyle zalimlikle baş başa kaldılar. İnsanların bir bölümü savaştı, bir bölümü esir düştü, bir bölümü köleleştirildi. Hayatları boyunca biriktirdikleri ne varsa bir gecede kaybettiler. Kadınlar esir alınıp köle pazarlarında satıldı, erkekler, ailelerinin gözü önünde kurşuna dizildi. Ve kaçtılar. IŞİD büyüdü, Rakka’yı başkent ilan etti. Petrolünü dünyanın gözü önünde, devletlerin açtığı arka kapıları kullanarak sattı, zenginleşti. Daha silahlı, daha kalabalık, daha güçlüydü. * * *
O zamanlar Altındağ’ın orada yaşayanlar dışında kimsenin girmediği mahallelerinde IŞİD’in Türkiye hücresi hızla örgütleniyordu. Mahallede işsiz sayısı çok fazlaydı. Türklerin katılımını örgüt çok önemsiyordu. Mahalledeki bazı gençler, para için, 4-5 aylığına savaşmaya gidip, geri dönmeye başladı. İyi para kazanıyorlardı.
2014’te, Ankara Altındağ’da yaşayan 6 çocuk, sabahın erken saatlerinde evlerinden ayrıldı. Ne Suriyeli biliyorlardı, ne Suriye’yi. Dertleri IŞİD’e katılmaktı. Ailelerine işe gideceklerini söylemişlerdi ama öyle olmadı. Çocuklar, otobüsle Kilis’e gelip, orada kaçakçılara 20’şer lira vererek Suriye’ye geçti. Elbette, birileri akıl vermişti. Akıl verenlerin aradığı kişiler sınırın diğer tarafında karşıladıkları çocukları Rakka’ya götürerek, evlere yerleştirdi. Arapça bilmiyorlardı ama gerek de yoktu. Altındağ’dan tanıdıkları birçok insan o evlerde idi. Ellerine silah tutuşturulan çocuklardan beşi, birkaç gün sonra geldikleri yolları kullanarak kaçtılar ve Altındağ’a döndüler. Biri ise kaldı. Zaten ağabeyi de daha önce IŞİD’e katılmıştı ve savaşması karşılığında iyi para alıyordu. Zaman zaman sınırı geçiyor, savaşıyor, Altındağ’a geri dönüyordu. Mahalle muhtarı, komşular, herkes biliyordu durumu. Biraz tatil yapıyor, sonra yeniden savaşmak için Suriye’ye gidiyordu. Gazeteci Ömür Ünver’in 2014’te yaptığı bu habere göre, 14 yaşında T., eline silah tutuşturulduğu Suriye’de yaralandı. Yarası ağırdı. IŞİD, uğraşmak istemedi ve T.’yi sınıra bıraktı. Askerler, yaralı halde bulduğu çocuğu Gaziantep’e getirdi ve Altındağ’da yaşayan ailesini bilgilendirdi.
* * *
Altındağ’dan insanlar Suriye’deki yıkıma ortak olmaya başlarken, kaçan Suriyeliler de Altındağ’ı keşfetti. Altındağ’ın bazı yerlileri Suriye’deydi ve onlar Suriye’de olduğu için Suriyeliler mahalleye geliyordu.
* * *
O yıllarda Ankara’nın göbeğindeki Altındağ’ın merkez mahalleleri Hacıbayram, Önder, Battalgazi’deki binaların büyük bölümü kentsel dönüşüme sokulmuş, evlerin bir kısmı yıkılmıştı. Hükûmetin açık kapı politikasından dolayı akın akın Türkiye’ye gelen Suriyelilere, buradaki yıkık dökük evler fahiş fiyatlara kiralandı. Bir bölümü pazar tezgâhı açıp para kazandı, gündelik işlerde çalışıp evi onardı. Başlangıçta büyük bölümünün niyetleri Avrupa’ya gidebilmekti. Ancak Türkiye’nin güneydeki sınır kapıları açık, batıdaki sınır kapıları kapalıydı. Burada kalmaları gerekiyordu. Yıkık dökük dükkânları kiralayıp esnaflık yapmaya başladı Suriyeliler. Mahallenin tek okulu bile kentsel dönüşüme sokulmuş, çocuklarını uzaktaki okullara göndermek zorunda kalan Altındağ’ın yerlisi, Türk, Kürt, Roman aileler mahalleleri terk etmeye başlamıştı. Terk edilen yerlerin Suriyelilere kiralanmasında kimse sakınca görmedi.
* * *
Zamanla Ankara’nın mobilya merkezi Siteler esnafı da Suriyelileri keşfetti. Bir bölümü kayıtsız bu insanları sigortasız, dörtte bir fiyatına çalıştırmak bile mümkündü. Bazıları daha insaflı davrandı. Gün geçtikçe Siteler’deki işçi profili değişti. Kimsenin şikâyeti yoktu.
* * *
Aynı dönemde IŞİD, Ankara’nın çeşitli semtlerinde okullar açmaya başladı. Suriyeliler, kaçıp geldikleri IŞİD’in yanı başlarında olduğunu o zaman anladılar ama gidebilecekleri bir yer yoktu. Suriyeliler IŞİD’ten kaçmıştı ama IŞİD’in Türkiye’deki merkez hücreleri de kaçtıkları yerdeydi. IŞİD, yıllarca bu okullarda Altındağ’da doğup büyümüş çocuklara İslami eğitim verdi. Haberler çıkıyor ama kimse bir şey yapmıyordu. Çocuklara karne dağıtılıyordu yaz başında. Çocuklar, yurda dönüştürülen bu evlerde yatılı olarak kalıyordu. İşler değişine kadar IŞİD’in bu düzeni sürdü. Ardından, yıllar sonra, bu okullara da baskın yapıldı ve Altındağlı IŞİD’lilerin bir bölümüne dava açıldı. IŞİD’in Türk yöneticilerinin önemli bölümü ise hiç soruşturmaya uğramadı.
* * *
Ama zaten IŞİD, 7 Haziran 2015 seçiminden sonra Türkiye’de yapacağını yapmıştı. Türkiye emiri ilan edilen İlhami Balı, yıllarca izlenmiş, telefonları dinlenmiş ama yakalanmamıştı ve Türkiye’den gelen militanları Rakka’ya Balı götürüyordu. Elbette Rakka’dan Türkiye’ye eylem için geçecekleri de o belirliyordu. Ama zaten o kadar uzağa gitmeye de gerek yoktu. Gaziantep ve Adıyaman hücreleri, yıllardır izlenmelerine rağmen rahat rahat silahlanmıştı. 10 Ekim katliamı, Suruç Katliamı böyle gerçekleşti.
* * *
Altındağ’ın merkez mahalleleri evet Halep gibiydi artık. Birkaç yılda dönüşmüştü. Arapça tabelalar, Arap müziği, Arap yemekleri. 350 bini aşkın kişinin yaşadığı ilçedeki Suriyeli sayısı 100 bini buluyordu neredeyse. IŞİD üyeleri de mahalleliydi. Mahalle her anlamda Suriye’ye benziyordu. Ama artık kentsel dönüşümün sonuna gelinmiş, yıkık evler, dükkanlar, arsalar değer kazanmıştı. IŞİD yenilmişti, konjonktür değişmişti. Gitmelilerdi ama nereye…”