“Feminizm burjuva akımıdır” görüşü iki sosyalist partiyi karşı karşıya getirdi…
-HKP: “Feminizm burjuva akımıdır. Sosyalizmle yan yana gelmez, getirilemez”
-EHP: “Mücadele etmezseniz elbette ki liberal feministler etkili olur”…
Sosyalist HKP’nin, “Feminizm burjuva akımıdır. Sosyalizmle yan yana gelmez, getirilemez” çıkışına sosyalist EHP, Lenin’in sözünü hatırlatarak cevap verdi.
HKP’nin feminist eylemlerde emekçi-köylü kadınların olmadığı iddiasına karşın EHP Sözcüsü Özge Akman, “Mücadele etmezseniz elbette ki liberal feministler etkili olur” diye cevap verdi.
Halkın Kurtuluş Partisi (HKP), 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü öncesinde dikkat çeken bir mesaj yayınladı. HKP’nin Twitter hesabından video olarak paylaşılan mesajda, feminizmin bir burjuva akımı olduğu, sadece erkek düşmanlığı yaptığı ve sosyalizmle yan yana anılamayacağı iddia edildi.
“Kadın sorununun kaynağı sadece erkekler değil, sömürücü sınıflarda kadınlar da vardır” denilen videoda şunlar ifade edildi:
“Feminizm bir burjuva akımıdır. Kadın meselesine sınıfsal bakmaz. Sadece erkek düşmanlığı yapar. Sınıfların olup olmaması onun için hiçbir önem taşımaz. Siyasi, ekonomik, sosyal sistem farklılıkları da onun için önemsizdir. Tabi böyle olunca da kadın sorununu dahil hiçbir toplumcul sorunu doğru görüp, doğru kavrayamaz. Gerçek bir çözüm ortaya koyamaz. Bu yüzden bir burjuva ideolojisidir. Bizim gibi kapitalizmce geri ülkelerde halk, yerli yabancı finans kapitalistler çetesinin insafsız vurgun ve sömürüsü altında inlemektedir. Bu durumdaki insanların saf ya da karışık şekilde savrulan feminizme ilgi duymayacağı bellidir. O nedenle bizdeki feministler kendilerini “Marksist feminist” veya “Sosyalist feminist’ gibi adlarla nitelemek zorunda kalmışlardır. Feminizm bir burjuva akımı olduğu için sosyalizmle marksisizmle yan yana gelmez, getirilemez.
Feminizm sosyal düzenden şikayetçi olmaz, onun değiştirilmesini önermez, daha açığı sorunu bir siyasi düzlem sorunu olarak görmez.
Tersine feminizm her düzende kadınların haksızlığa uğradığını, yaşatılan toplumsal sistemin kapitalizm ya da sosyalizm olmasının bir farklılık oluşturmadığını ileri sürer. Kadın sorununun kaynağı feminizmin iddia ettiği gibi sadece erkekler değildir. Sömürücü sınıfların içinde kadınlar da vardır. Ve bu kadınlar da işçi, emekçi kadınlarımızı sömürmektedir.”
Independet Türkçe’den Ali Kemal Erdem, HKP İstanbul İl Başkanı Avukat Pınar Akbina ile görüşerek eleştirilerinin nedenine ve bu eleştirilere başka bir sosyalist partinin verdiği yanıta dayanan bir haber yaptı.
Erdem’in haberine göre; Akbina, sosyalist feminist grupların popülizm yaptıklarını, işçi sınıfından uzak durduklarını öne sürerek “Dikkat edersek feminist eylemlerde emekçi kadınlar, köylü kadınlar olmuyor” dedi. “Daha çok küçük burjuva kesimler bulunuyor. Erkekleri ise zaten eylemlere almıyorlar hatta yanlışlıkla içlerine giren olduğunda neredeyse şiddet uygulayıp çıkartıyorlar aralarından” iddiasında bulunan Akbina, “Sömürücü kadınlarla çöp toplayan kadını aynı kefeye mi koyacağız” diye sordu.
Akbina: “Toplumun yarısı ile devrim yapılamaz”
“Toplumun yarısı ile devrim yapılamaz” diyen Akbina, şöyle devam etti:
“Kaldı ki bu yarının içerisinde finans kapital dediğimiz sömürgen sınıf içindeki kadınlar ve ezilen, sömürülen kadınlar vardır. Bu kadınlar arasında ise kaçınılamayacak bir sınıf mücadelesi vardır. Şimdi biz bu sömürücü kadınlarla akşamları pazardan artık çöp toplayan, fabrikalarda artı değer sömürüsüne uğrayan kadınları aynı kefeye mi koyacağız? Yine böyle bir şeyi savunmak toplumun diğer yarısı olan erkekleri karşı devrimci cepheye koymak olur. Bu külliyen yanlıştır.”

EHP Sözcüsü Özge Akman: “Burjuva akımı olarak ele almak olmaz”
HKP’nin iddialarına yine bir sosyalist parti olan ve Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu‘nun kuruluşunda büyük rol oynayanEmekçi Hareket Partisi (EHP) yanıt verdi.
HKP’nin “Feminizm bir burjuva akımı” iddiasına cevap veren Akman, şunları söyledi:
“Toplumsal kategoriler arasında eşitsizlikler yaşanması somut bir olgudur. Bunlara karşı yürütülen tüm mücadelelerin siyasal tezahürünü “burjuva akım” olarak ele almak doğru olmaz. Hak arayan kadınların mücadelesi tek bir siyasi boyuta sahip değildir. Her alanda olduğu gibi kadın alanında da sorunu, kapitalist üretim ilişkileriyle bağlı görmeyenler elbette ki vardır. Ne var ki sosyalist feministler, bu türden düzen karşıtı olmayan liberal feministlerden ayrılır.
“Sosyalist feministler, liberal feministler gibi günü kurtarmacı değildir”
Kadın erkek eşitsizliğine karşı bir savaş verilirken, kapitalizm gibi sömürü yoluyla devasa eşitsizlikler yaratan sistemin kendisi bir kenarda dursun denilemez. Sosyalist feministler belirli günlerden ibaret bir takvimi takip etmekle yetinmez. Sosyalist feministler, süreklilik taşıması anlamında örgütlü, kadınların söz, yetki, karar hakkını esas alan, kolektif iradeden yana bir tutuma sahiptir. Liberal feministler, faaliyet bittikten sonra “evli evine köylü köyüne” deme eğilimindedir öznelere. Uzun süreli, kalıcı örgütsel ilişkilere neo-liberalizmin ruhuyla sıcak bakmaz.
“Liberal feministler kapitalizme sempatiyle bakar”
Ekim Devrimi’ni yapanlar; ulusal sorunla, köylülerin toprak meselesiyle, emperyalizm konusuyla, barış siyasetiyle, gençlikle ve tabii ki kadınların mücadelesiyle ilgilendiler. Gerçek devrimciler elbette ki dünyayı değiştirmek üzere gerekli olan bütün konulara yönelir ve her cephede mücadele eder. Liberaller de ilgilendi diye koca bir akıl yürütme ve siyaset yapma alanı mundar olmaz.“Reformist, ulusalcı sol, sosyalist kadınların mücadelesini zaafa uğratıyor”
Bunu en temel ve köklü eşitsizlikleri yaratan burjuva egemenliği de yapar ama sadece o yapıyor denilerek erkek egemenliğini aklamaya çalışmak hiç de doğru değil. Bu durumu böyle bir hatayla ele alan reformist ve ulusalcı sol sadece sosyalist kadınların mücadelesini zaafa uğratmış oluyorlar. Zaten hiçbirisinin şunca yıldır kayda değer bir kadınların kurtuluşu mücadelesi yok. Bu kafayla, bu bedavacılıkla olamaz da zaten.”
“Sözüm ona feministleri eleştiriyorlar”
“Liberal feministleri eleştiriyoruz örgütleri ve politik programları yok diye ancak reformist ve ulusalcı solun kadın alanında neredeyse hiçbir faaliyeti yok” diyen Akman, eleştirilerini şöyle sürdürdü:
“Sonra da çıkıp sözüm ona feministleri eleştiriyorlar. Mücadele etmezseniz elbette ki liberal feministler etkili olur her yerde. “Kadınlar konusunda biz de duyarlıyız” diyerek kadınların kurtuluşu mücadelesi verilmez. Politik program ve stratejinizde kadın mücadelesinin bir ağırlığı olmalı. Liberal feministler hatalı da olsa bir mücadele veriyor. Sosyalistler ise bu alanı tamamen onlara bırakmış durumda. Bunun yanı sıra sosyalistler, eğer kadınlarla ilgili bir faaliyet yapmaya karar verirse, hayata geçireceği faaliyete erkekleri nasıl getireceğinin derdine düşüyor. Erkek egemenliğini erkekler değil uzaylılar yaratıyor adeta. Nasıl kendi kaderine ulusların kendisi karar verecekse, kadınların kaderine de kadınların kendisi karar vermelidir çok açık ki.
Lenin’i hatırlatarak, “Kadınların kendi kaderlerini tayin etmesine set çekmeye çalışıyorlar” dedi
Solun büyük bir kısmının Lenin’i ve onun ulusların kendi kaderini tayin hakkı prensibini çoktan unuttuğunu öne süren Akman, “O nedenle bırakalım kadınların kendi kaderini tayin etmesini, kendileri olarak eylem yapmalarına dahi set çekmeye çalışıyorlar. Kadınlar erkek egemenliğini sistemsel olarak yaratan erkeklerle elbette ki çelişiktir. Çelişkili oldukları erkeklerin, kadınların eylemine ya da örgütlerine katılmamaları basit bir mantıksal sonuç olarak görülmeli. Gölge etmemeleri yeterlidir” diye konuştu.
“Kadın cinayetlerine karşı mücadeleyi sosyalist feminist kadınlar başlattı”
Türkiye’de kadınların en büyük toplumsal sorunu olan kadın cinayetleri karşısında gerçek anlamda mücadeleyi 10 yıl önce devrimci sosyalist feminist kadınların başlattığını iddia eden Akman, sözlerini şöyle tamamladı:“Onların bu memleketteki kadın cinayetlerine karşı yürüttükleri mücadele tüm dünyadaki sosyalistlere örnektir. Türkiye’deki devrimci sosyalist feministlerin mücadelesi, Lenin’in ulusal soruna derinlemesine eğilmesine benzer ve o ayarda değerlidir. Aktüel olarak kadınların en büyük toplumsal sorunu olan kadın cinayetleri karşısında 10 yılı aşkın mücadeleyi başlatanlar sosyalist feminist kadınlar oldu. Sorun her gün kadınların eşit yaşamak istedikleri için erkekler tarafından öldürülmesi sorunu. Esas bu temel toplumsal sorunla hiçbir ilişki kurmamak sosyalistlerin eksikliği sayılır.”