Dünden bugüne EYT (Emeklilikte Yaşa Takılanlar) -1
Bugün yeni bir dizi yazıya başlıyoruz. Bir çeşit belgesel niteliğinde olacak bu çalışmamızda kısaca EYT denilen ve kamuoyunda Emeklilikte Yaşa Takılanlar olarak bilinen yüz binlerce insanın hak arayışını ve bu yolda başlangıçtan bugüne kadar neler yaptıklarını anlatacak, kendileriyle konuşacağız.
Öncelikle EYT nedir ve ne istiyor sorularının yanıtlarını vermeye çalışalım. Soruyu EYT’nin önde gelen isimlerinden Mehti Bülent Korkmaz’a sorduk:
-Sayın Korkmaz, bize EYT nedir söyler misiniz?
-M.B. Korkmaz: EYT, 17 Ağustos 1999 depreminden sonra 8 Eylül 1999’da alelacele çıkarılan 4447 sayılı yasanın mağdur ettiği insanlardır. Kamuoyu bizi Emeklilikte Yaşa Takılanlar olarak biliyor.
-Tam olarak kaç kişisiniz. Kesin rakam var mı?
-M.B. Korkmaz: SGK Başkanına göre 7 milyon kişiyiz.
-İnanılmaz bir rakam!
-M.B. Korkmaz: Biz de inanmadık zaten. Gerçek rakam 2 milyon civarındadır.
-Bunun tamamı yaşa mı takıldı?
-M.B. Korkmaz: Aileleriyle birlikte düşünürsek evet. Sonuçta aile fertleri de bundan etkileniyor.
-Bir yasa, ki siz onun 4447 sayılı yasa olduğunu söylediniz. Nasıl olur da bu kadar insanı etkiler, mağdur eder? Siz bu yasaya karşı mı mücadele ediyorsunuz?
-M.B. Korkmaz: Bizim mücadelemiz yasanın geriye dönük olarak uygulanması sebebiyle mağdur olmamızdır. Dünyada bunun başka bir örneği olduğunu sanmıyorum. Yasalar geriye dönük olarak işletilemez. Ama, 4447 sayılı yasa geriye dönük olarak işletildi ve yüz binlerce mağdur insan yaratıldı. 8 Eylül 1999 öncesi sigortalı olanlar bundan etkilendi. Oysa, yasa yürürlüğe girdiği tarihten itibaren uygulansa sorun olmayacaktı.
-Bundan anladığım, Emeklilikte Yaşa Takılanlar 1999’dan önce sigortalı olanlar. Doğru mu?
-M.B. Korkmaz: Tamamiyle doğru.
-Peki, sizler için kamuoyunda çok yaygın olan erken emeklilik istiyorlar algısı için ne diyeceksiniz? Bu durumda burada erken emeklilik istemek gibi bir durum söz konusu bile değil. Ama, öyle bir algı var.
-M.B. Korkmaz: Böyle bir algının olduğu doğru. Sizin de dediğiniz gibi biz erken emeklilik peşinde değiliz. Bu algıyı yaratanların tamamiyle bilinçli hareket ettiklerini ya da konuyu bilmediklerini düşünmekteyiz. Emeklilikte Yaşa Takılanlar hak ettikleri halde ötelenen emeklilik haklarını istemektedirler.
Emeklilikte Yaşa Takılanların duayen isimlerinden Mehti Bülent Korkmaz’ın sorularımıza verdiği yanıtlardan öğreniyoruz ki EYT, erken emeklilik peşinde değil. 4447 sayılı yasanın zamanın koalisyon hükümeti tarafından geriye dönük olarak uygulanması sebebiyle 8 Eylül 1999 öncesi sigortalı olanların hak kaybına uğramış olmaları. Bu yasadan 2 milyon civarında insanın etkilenmiş olduğunu da tekrarlayalım.
4447 sayılı yasa çıktığı zaman Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı’nın kim olduğunu yine bu mücadelenin önde gelen isimlerinden Emeklilikte Yaşa Takılanlar Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Genel Sekreteri Ahmet Çetin’e sorduk.
-Sayın Çetin, 4447 sayılı yasaya karşı bir mücadele veriyorsunuz. Bu yasayı kim çıkardı?
-Ahmet Çetin: 1999 yılında zamanın koalisyon hükümeti tarafından bu yasa çıkarıldığında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı koltuğunda Sayın Yaşar Okuyan oturuyordu.
-Yaşar Okuyan’a karşı öfke duyuyor musunuz? Beddua ettiğiniz oluyor mu?
-Ahmet Çetin: Asla. Biz kişilere takılmıyoruz. Hak ettiğimiz hakkımızın peşindeyiz.
-Hakkı kimden istiyorsunuz?
-Ahmet Çetin: Hak, iktidarda kim varsa ondan istenir. Elbette ki mevcut hükümetten istiyoruz.
–Particilik yapıyor musunuz?
-Ahmet Çetin: Kesinlikle hayır. EYT partiler üstüdür. Kesinlikle şu ya da bu partinin hizmetinde olmadığımız gibi sözcüsü de değiliz. Biz ötelenen hakkımızı istiyoruz.
Ahmet Çetin’in söylediklerinden EYT’nin herhangi bir siyasal yelpazeye yakın olmadığını, kendilerini siyasetin dışında tutmak istediklerini anlıyoruz. Bugüne değil yıllardır verdikleri hak arama mücadelesi sırasında pek çok siyasi liderle, milletvekilleriyle, İl- ilçe başkanlarıyla görüşmeler yapmış olmalarına rağmen kendilerini siyasetin dışında tutmuş olmaları ise ayrı bir başarı olsa gerek.
EYT’nin sokak etkinlikleri ile ilgili olarak bilgi almak amacıyla İhsan Doğan’a sorular sorduk.
-Sayın Doğan, siz de Mehti Bey ve Ahmet Bey gibi İzmir’de yaşıyorsunuz. Bulunduğunuz şehir de ne gibi etkinlikler yaptınız?
-İhsan Doğan: Sayısız sokak etkinlikleri yaptık. 2 kez deve yürüttük. İkincisinde siz de vardınız.
-Evet, onu çok iyi biliyorum. Onun dışındaki etkinlikleriniz. Sanırım Karşıyaka etkinliğiniz çok ses getirmişti.
–İhsan Doğan: Çok kalabalık olmuştuk. İstanbul, Adana, Trabzon, Rize, Ankara, Bursa gibi şehirlerden otobüsler dolusu mağdur EYT’liler geldi. Temsili tabut taşıyıp temsili cenaze namazı kıldık.
-Temsili de olsa kimin cenazesi?
-İhsan Doğan: Mezarda emekliliği temsili olarak anlatmaya çalıştık.
-Medyanın size yaklaşımı nasıl?
-İhsan Doğan: İlgililer. Konuyu biliyorlar. Sadece ‘Erken Emeklilik’ denilmesi bizi rahtsız ediyor. Oysa bu erken emeklilik değil, ötelenen bir hakkın iadesi davasıdır.
-TV programları?
-İhsan Doğan: Defalarca yapıldı. Birçok arkadaşımız çeşitli kanallarda sesimizi duyurmaya çalıştılar.
-Sosyal Güvenlik uzmanlarıyla bu konuyu konuştunuz mu? Onların yaklaşımı nasıl?
-İhsan Doğan: Bizler hepimiz işin o kadar içindeyiz ki zaten sosyal güvenlik uzmanı olduk. Tabii ki adı bilinen SGK uzmanları bize hak veriyorlar. Özellikle ABO (Aylık Bağlama Oranı) konusunda hassasiyetlerini biliyoruz.
-ABO konusuna daha sonra geleceğiz. İzmir’deki etkinliklerinizde halkın size bakışı nasıldı?
-İhsan Doğan: Önce şaşırdılar. Yanımıza gelip bunun ne olduğunu sordular. Anlatınca kendilerinin de EYT olduğunu anladılar ve bize katıldılar. Sayımuız sürekli artıyor.
-Sosyal Medya gruplarınızda ne kadar üyeniz var?
-İhsan Doğan: Tüm grupları topladığımızda 200.000 kişi.
-Müthiş bir rakam.
Sayın İhsan Doğan’ın anlattıklarından EYT’nin medya konusunda çok aktif davrandığını, TV programlarıyla geniş kitlelere konuyu ulaştırdıklarını ve sokak etkinlikleriyle kendilerini ifade ettiklerini öğreniyoruz.
(Devam edecek)
Erdinç OZAN
Erdinç OZAN Kimdir?
1957 Rize doğumlu. Rize Lisesi Edebiyat bölümünü, Karadeniz Teknik Üniversitesi Rize Meslek Yüksek Okulunu ve Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi.
Ekonomist ve yazar.
29 yıl Rize’de, 24 yıl İstanbul’da 6 yıl Karabük’te yaşadı. Ayvalık’a yerleşti ve son bir yıldır burada yaşamakta. Özel sektörde satış ve pazarlama uzmanı ve müfettiş olarak çalıştı. Emekten yana olduğu için kendi deyimiyle 22 kez iş değiştirdi ve 19 işten kovuldu.
Yazı yaşamına 1980 de öykü yazarak başladı. Yüzlerce Sanat-Edebiyat dergisinde ve gazetelerin sanat yapraklarında şiir, deneme, öykü ve eleştirileri yayımlandı. Eleştirel yazılarında eş-dost ayrımı yapmadan yanlışların altını cesurca çizmesiyle tanındı. Toplumcu-Gerçekçi sanat anlayışını benimseyen yazar, tüm karakterlerini yaşamın içinden aldı. Sanal dünyalar ve ütopik duygulardan uzak, hayatın katı gerçeklerini akıcı bir dille gözler önüne serdi. Gerçeklerden yola çıkarak gerçeğe ulaşmayı hedefledi. Yaşanmış ya da yaşanmakta olan hayatları kuytu köşelerden alıp okurlarıyla buluşturdu.
İlk kitabı ”Dağlar da Ağlar” (öykü) Haziran 2014’te yayımlandı. Bu kitaptan sonra kendisine ”Dağları ağlatan yazar” yakıştırması yapıldı. İkinci kitabı ”Dökün Beni Yıldızlara” (roman) Ağustos 2016’da yayımlandı. Hemen her okuyanı gözyaşlarına boğan bu roman emeklilikte yaşa takılanların yaşadığı sosyal dramı gözler önüne serdi. İşsizliğin yol açtığı sebeplerle dağılan bir ailenin anlatıldığı kitap EYT tarafından sahiplenildi. Kitabın İzmir Karşıyaka’daki imza günü develi bir eylemle mitinge dönüştürülerek edebiyat tarihinde bir ilke imza atılmış oldu.
İrem adlı bir kız çocuğu olan Erdinç Ozan, yerel basında aynı zamanda köşe yazarlığı yapıyor. Edebiyat dergilerinde öykü ve denemeler yazıyor. 2017’nin son ayında üçüncü kitabı doğu ve batı kültürleri arasındaki çatışmayı gerçek bir aşk düzleminde konu alan ‘Narin Safran’ ve ”Balıkçı Kız” adlı romanı yayımlandı. ”Şirin mi Şirin” ve ”Tophane” isimli romanları ise yayımlanmayı bekliyor.