Dünden bugüne EYT (Emeklilikte Yaşa Takılanlar) -3
Bir önceki bölümümüzde Emeklilikte Yaşa Takılanlar’ın başlangıcının nereye dayandığını anlatmaya çalışmış ve ilk çığlığın Çanakkale’den Mevlüde Taşdelen Türkoğul adında bir kadından geldiğini söylemiştik. Böylece Emeklilikte Yaşa Takılanların kurucusu ve öncüsü olduğunu öğrendiğimiz bu arkadaşa ulaşmayı başardık ve kendisine bazı sorular sorduk. Sorularımızı büyük bir içtenlikle yanıtladı.
Öğrendiğime göre EYT mücadelesi ilk sizinle başlamış. Dünden bugüne EYT mücadelesini yazmakta olduğumdan dolayı size birkaç soru sormak isterim. EYT’nin doğuşunu, etkinliklerini, önde gelen kişilerini, siyasilerle olan görüşmelerini anlattığımız belgesel niteliğinde bir çalışma bu.
TÜRKOĞUL: Öncelikle bu çalışmanız için sizi kutlamama izin verin. Sorularınıza seve seve yanıt veririm.
Böyle bir fikir aklınıza nereden geldi. Yani, hiç ortada yokken aniden emeklilik hakkımı istiyorum diye ortaya atıldınız. Oysa böyle bir hakkın doğmuş olduğu o tarihte kimsenin aklında yoktu.
TÜRKOĞUL: Emekliliği hak ettiğimizde yaş bekleyeceğimizi biliyorduk. Çalışan herkes emeklilik hesabı yapar bilirsiniz. Biz de gerekli yıl ve primi doldurunca devletin sonradan çıkarttığı bu yasaya nasıl itiraz ederiz diye yola çıktık. Aslında benim SGK başlangıcım stajdan.
Bize o zaman okul yönetimi ‘bu kart size gelecekteki iş hayatında gerekli olacak iyi muhafaza edin’ diye teslim etti.
Aynı okulda okuduğum ve sonra aynı iş yerinde çalıştığımız bir arkadaşımla bu konuları konuşurken internette ‘memurlar net’ diye form paylaşımlar yapan bir sitede yaşa takılanlar başlığı altında insanların yazıştığını söyledi.
Onun eşi devlet memuru. O sitede çok fazla konu başlığı altında birbirinden fikir alışverişi yaptıkları için onlar siteyi takip ediyormuş. Facebook da grup vs kurma uygulamaları da o zamanlar yeni yeni…
Grup kurma fikri mi oluştu zihninizde bir anda?
TÜRKOĞUL: Evet. Dedim ki biz neden daha fazla insana ulaşmıyoruz? Grup kuralım ve bu grubu ve adını internet üzerindeki yaş bekleyen diye atlattığımız her haberin altında paylaşıp aynı durumdaki insanları bir arada toplayalım.
Görünüşe göre topladınız.
TÜRKOĞUL: Kesinlikle evet. Nitekim başarılı da olduk. İlk önce bize katılan Mersin’den İlkay Hanım oldu. Sonra Ankara’dan Mehmet Güven katıldı. Durum taa buralara kadar geldi. İlk hikaye böyle başladı.
Kurduğunuz grup çığ gibi büyüdü
TÜRKOĞUL: Aynen öyle oldu. Daha da gelişecektir. Çünkü mağdur insan sayısı çok fazla.
Kurduğunuz grubun, başlattığınız mücadelenin bugün bir Sivil Toplum Kuruluşu olduğunu, dernekleştiğini biliyor musunuz?
TÜRKOĞUL: Biliyorum. Derneği destekliyor ve başarılı olmasını can-ı gönülden diliyorum.
Dernekten ayrı olarak bir çok grup da var.
TÜRKOĞUL: Aynı isim altında pek çok grup kuruldu.
Tarih olduğunuzun farkına vardınız mı? Yani, EYT mücadelesi ilk sizinle başladı ve geçen bölümde adlarını yazdığımız, çağrınıza destek veren kişilerle birlikte EYT’nin öncüleri olarak bu mücadelenin tarihini başlatan kişisiniz. Bu nasıl bir duygu?
TÜRKOĞUL: Doğrusunu isterseniz bunu hiç düşünmemiştim. Düşünmeyişimin bir nedeni de belki başarıyı kişiselleştirmek gibi egoya sahip olmayışımızdandır. Çünkü bu bir kitle mücadelesi. Bireysel olarak hiçbir şey elde edilemez.
Bu süreçte emekliliğiniz geldi mi?
TÜRKOĞUL: Evet, bu süreçte bekle bekle yaşımız doldu. Yasayı iptal ettirmeyi ya da iyileştirmeyi başaramadık
Emeklilik yaşları gelen ve emekli oldukları halde mücadeleden kopmayanlar var.. Buna ne diyorsunuz?
TÜRKOĞUL: Çoğu insanın doldu yaşı. Ama mücadeleden kopmadılar. Biraz önce de dediğim gibi bu bireysel bir mücadele değil. Kopmayanlar kendileri için değil, çocuklarının, torunlarının geleceği için hala bu mücadelenin içindeler.
Uzun süredir bu hak arama olayını izliyorum. Neredeyse size hak vermeyen yok. Ama, sonuç da yok.
TÜRKOĞUL: Duymayan bilmeyen hak vermeyen yok. Ama iş icraata gelince tık yok. Çocuklarımız için bu yasanın değişmesi için gayret göstermeye devam edeceğiz.
Dizimizin bu bölümünde EYT’nin adını ilk kez duyuran Mevlüde Taşdelen Türkoğul’la konuştuk. Sorularımıza gayet samimiyetle yanıtlar verdi. Yüz binleri bulan üye sayısıyla sosyal medyada en büyük gruplar içinde yer alan EYT grupları içindeki binlerce insan belki de kurucularının kim olduğundan habersiz olabilirdi. Türkoğul, sorularımızı yanıtlarken özellikle bir bölümün altını çok kalın çizgilerle çizmekteydi. Bekleye bekleye emekliliği gelen çoğu insan bu mücadeleden vazgeçmediler. Çünkü onlar bu yasa değişmediği takdirde çocuklarının, torunlarının geleceğinden endişe etmekteydiler.
(Devam edecek…)
Erdinç OZAN
Erdinç OZAN Kimdir?
1957 Rize doğumlu. Rize Lisesi Edebiyat bölümünü, Karadeniz Teknik Üniversitesi Rize Meslek Yüksek Okulunu ve Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi.
Ekonomist ve yazar.
29 yıl Rize’de, 24 yıl İstanbul’da 6 yıl Karabük’te yaşadı. Ayvalık’a yerleşti ve son bir yıldır burada yaşamakta. Özel sektörde satış ve pazarlama uzmanı ve müfettiş olarak çalıştı. Emekten yana olduğu için kendi deyimiyle 22 kez iş değiştirdi ve 19 işten kovuldu.
Yazı yaşamına 1980 de öykü yazarak başladı. Yüzlerce Sanat-Edebiyat dergisinde ve gazetelerin sanat yapraklarında şiir, deneme, öykü ve eleştirileri yayımlandı. Eleştirel yazılarında eş-dost ayrımı yapmadan yanlışların altını cesurca çizmesiyle tanındı. Toplumcu-Gerçekçi sanat anlayışını benimseyen yazar, tüm karakterlerini yaşamın içinden aldı. Sanal dünyalar ve ütopik duygulardan uzak, hayatın katı gerçeklerini akıcı bir dille gözler önüne serdi. Gerçeklerden yola çıkarak gerçeğe ulaşmayı hedefledi. Yaşanmış ya da yaşanmakta olan hayatları kuytu köşelerden alıp okurlarıyla buluşturdu.
İlk kitabı ”Dağlar da Ağlar” (öykü) Haziran 2014’te yayımlandı. Bu kitaptan sonra kendisine ”Dağları ağlatan yazar” yakıştırması yapıldı. İkinci kitabı ”Dökün Beni Yıldızlara” (roman) Ağustos 2016’da yayımlandı. Hemen her okuyanı gözyaşlarına boğan bu roman emeklilikte yaşa takılanların yaşadığı sosyal dramı gözler önüne serdi. İşsizliğin yol açtığı sebeplerle dağılan bir ailenin anlatıldığı kitap EYT tarafından sahiplenildi. Kitabın İzmir Karşıyaka’daki imza günü develi bir eylemle mitinge dönüştürülerek edebiyat tarihinde bir ilke imza atılmış oldu.
İrem adlı bir kız çocuğu olan Erdinç Ozan, yerel basında aynı zamanda köşe yazarlığı yapıyor. Edebiyat dergilerinde öykü ve denemeler yazıyor. 2017’nin son ayında üçüncü kitabı doğu ve batı kültürleri arasındaki çatışmayı gerçek bir aşk düzleminde konu alan ‘Narin Safran’ ve ”Balıkçı Kız” adlı romanı yayımlandı. ”Şirin mi Şirin” ve ”Tophane” isimli romanları ise yayımlanmayı bekliyor.