Büyük Dönüşüm Zamanı! 2020 Yıkım mı, Başlangıç mı?
Burada yıkım,
– Aşkın ve ölümün,
– Bilincin ve suçluluğun,
kısacası her şeyin birbirine karıştığı bir değer olur. Yörüngesinden çıkmış bir evrende, uçurum yaşamından başka yaşam kalmaz… (Albert Camus)
2020’ye daha girmeden bu yılın pek de parlak geçmeyeceğini astroloji camiasından birçok isim defalarca vurguladı. Her ne kadar ben enseyi karartmayın diyenlerden olsam da 2020 yılının pek parlak gitmediği ortada. Etkileri 6 ay önceden başlayan, ortalama 33 yılda bir kez meydana gelen Saturn – Pluto kavuşumunun tesiri altında 2020’ye hepiniz hoş geldiniz. Elbette Boğa burcundaki seyrine 2018 senesinde başlayan ve 2026 yılına dek burada kalacak olan Uranüs de toprakla alakalı olayları tetikleme etkisi gösteriyor. Bunlar; seller, depremler gibi felaketler olabileceği gibi toprakla ilgili tüm faaliyetlerde modernleşme ve büyük dönüşümlere de işaret edecek. Organik tarım gibi insanlık için önemli olan adımlar atılırken, iklim felaketine dair de sesler daha fazla yükselecek. Özellikle kısa bir süre önce başlayan Uranüs’ün Saturn ve Pluto’ya yaptığı kare açıyla birlikte dünya üzerinde birçok noktada deprem felaketleri yaşandı. Bu felaketlerden birisi de ülkemizde gerçekleşti. Depremzedelere geçmiş olsun dileklerimi bu vesileyle iletmiş olayım.
Elbette 12 Ocak tarihinde Oğlak burcunda kavuşan Saturn – Pluto gezegenlerinin tesirlerine dair birçok şey söylemeye devam edeceğiz. Özellikle, Uranüs ile kare açı yapmaya başlamasıyla beraber depremleri tetiklemişken. Bu iki gezegene Saturn ve Pluton isimlerinin verilmesinin sebeplerine biraz değindiğimizde 2020’de neden bir dizi felaket bekliyor olduğumuzu daha iyi anlayabilirsiniz. Burada sadece doğal felaketlerden söz etmiyorum. Bu iki gezegenin daha önce yaptığı kavuşumlar incelendiğinde güç dengelerindeki ciddi değişim dönemlerine işaret ettiği görülebiliyor. Bu kavuşumla birlikte tetiklenen olaylar dizisi içerisinde Avrupa’da meydana gelen Veba Salgını, 1914 senesinde 1. Dünya Savaşı’nın çıkması, 2. Dünya Savaşı sonrası yeniden dizayn edilen Dünya, ekonomik çöküşler, adalet sisteminde ciddi dönüşümler, büyük örgütlerin kurulması, bazı devletlerin yıkılması, parçalanması ve yeni devletlerin kurulması gibi olaylara rastlayabiliyoruz.
Saturn ve Pluto isimleri esasında mitolojiden geliyor. Astrolojik gök cisimlerine verilen isimler Roma mitolojisinden esinlenilmiş. Bunun sebebi, bu mitolojik karakterlerin yapılarıyla gezegenlerin dünyaya gönderdiği enerjilerin oldukça benzer olmasından kaynaklanıyor. Hz. İdris tarafından insanlığa okült olarak indirilen Astroloji ilmi, Kaldeliler döneminden beri tutulan kayıtlar neticesinde ciddi bir istatistik ilmi olarak nitelendirilebilir. 1946 yılından 1971’e kadar New York‘taki RCA Communications Co.’da çalışan bir gökbilimci olan John H. Nelson, RCA Review’de Kuzey Atlantik üzerinde kısa dalga radyo yayılımını öngörme teorisini açıklayan bir makale yayımladı. Güneş’e göre gezegensel konumları, RCA’nın Long Island’daki Riverhead alıcı istasyonunda tutulan yayılma koşulları günlükleriyle karşılaştırdı. Nelson, rahatsızlıkların öncelikle önemli gezegensel konfigürasyonların varlığında ortaya çıktığını buldu. 1967’de yaptığı yaklaşık 1.500 tahmin % 93.2 oranında doğruluk oranına sahipti. Çalışmalarının astrolojik temelli olduğunu kabul etmeye cesaret edemedi. Bunun yerine Astro Fizik dedi. Ama aslında astrologların o zamandan beri kullandıkları tüm gezegen konfigürasyonları ve ana açısal yönleri kullanıyordu. Bu, astrolojinin işe yaradığını kanıtlamak için bilimsel alanda büyük bir başarıydı. John Nelson çalışmalarını Kozmik Desenler isimli bir kitapta yayımladı. John Nelson’ın ardından birçok bilim insanı benzer çalışmalar yaptılar.
Bu bilgiler ışığında Saturn ve Pluto’yu incelersek; Jüpiter’in yani Yunan’daki ismiyle Tanrılar Tanrısı olarak bilinen Zeus’un babası olan Saturn, diğer tanrıların aksine yeryüzünde yaşayan bir tanrıdır (Olimpos’tan kovulduğu için) ve zamanın efendisi olarak tanımlanır. Disiplin ve ahlak kurallarından sorumludur. İlahi kurallar yerine kendi hükümlerini uygulayanları şiddetle cezalandırmasıyla bilinir. Roma’yı kuran Tanrı olarak bilinmektedir ve Romalılara ziraat, şarap yapımı, ekmek yapmayı öğrettiğine inanılmaktadır. Zalim babası Uranos’a karşı çıkan ve onun iktidarını deviren Saturn, kendisini öldürecekler korkusuyla tüm çocuklarını doğdukları an canlı canlı yutmasıyla tanınır. Yunan ve Roma arketiplerinde farklı tanrı imajlarına sahip olsalar da elinde orağıyla zamanın geçmesini anlattığı için Saturn yani Kronos ‘zalim bir Tanrı’ olarak bilinmektedir. Saturn’un oğlu Jüpiter tarafından tahttan indirilmesi sonucu Altın Çağın bitip Gümüş Çağın başladığı bildirilmektedir. Bu arketiplerden de anlaşılacağı gibi oldukça acımasız olan Saturn, doğru davranan ve sınavlarını geçenlere büyük ödüller sunabilmektedir. Altay mitolojisinde Kara Han olarak geçen Saturn, Arap mitolojisinde ise Dehr ve Zuhal olarak bilinmektedir. Türkler ise Saturn’e Felek ismini vermiştir.
Pluto gezegeninin Astrolojik arketipini incelediğimizde ise Yunan’daki ismiyle Yeraltı Tanrısı Hades ile karşılaşırız. Kronos ve Reia’nın oğullarıdır. Zeus’un babası Kornos’a içirdiği iksir neticesinde diğer kardeşleri gibi babasının karnından kurtulmuştur. Hades ismi ‘görünmez’ anlamına gelmektedir. En son bulunan Pluto gezegenin karanlık doğası gereği bu gezegene Pluto ismi verilmiştir. Astrolojik olarak en ağır hareket eden gezegen olmasıyla birlikte, etkisi en ağır olan ve dönüşüm gezegeni olarak bilinir. Zümrüdü Anka kuşu Pluto semboliklerinden birisidir. Pluto’nun dönüşümü ölümcül bir dönüşümdür. Yeraltında olan şeyleri de simgeleyen Pluto’nun diğer bir anlamı ‘zenginlik’tir. Gezegen dönüşümünü tamamlayanlara büyük zenginlikler, büyük değerler ve güç vadetmektedir.
Mitolojik arketiplerine baktığımızda bu iki malefik gezegenin kavuşumunun dünya üzerinde ciddi tesirlere yol açacağı görülmektedir. 2020 başından beri yaşanmaya başlayan felaketler zinciri bunun en büyük habercileri olarak karşımıza çıkıyor. Sağlam temele sahip olmayan her şeyin yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya olduğu bir dönemden söz ediyoruz. Derslerini iyi yapanlar, hakkaniyetli olanlar, kısaca iyiler ve iyilik yapmayı kendisine şiar edinmiş olanların bu süreç içerisinde korkacakları çok da bir şey olduğunu düşünmüyorum. Lakin tüm sistemlerin değişiminin başlayacağı bir zamana girmiş bulunuyoruz. Kavuşum esnasında bu iki gezegene birçok farklı gök cisminin yanı sıra Güneş ve Ay’ın yörüngelerinin kesişim noktalarından birini işaret eden Güney Ay Düğümü de eşlik ediyordu. Güney Ay Düğümü artık bırakmamız gereken eskiyi işaret etmesiyle de bize dönüşümün sinyallerini veriyor.
2020 hepimiz için zorlayıcı, dönüştürücü ve felaketlerin görülebileceği bir yıl olabilir. Ancak yeninin başlayabilmesi ve daha iyi bir dünyaya ulaşmak için bazen bu yıkımlar kaçınılmaz oluyor. Bu sene özellikle büyük devletler bazında değişimlerin, yönetim biçimlerindeki değişimlerin, ekonomik sitemlerdeki değişimlerin, adalet anlayışındaki değişimlerin yaşama geçmesi için bir dinamo etkisi görülecek.
Sağlıksal sorunların zirve yapacağı, salgın hastalıkların artacağı 2020 yılında halkların da yöneticilerine karşı isyanları baş gösterebilir. Güç dengelerinin değişeceği bu dönemde bazı kişiler ciddi anlamda zenginlikler elde edebilir.
2023 sonrası değişecek algılar gereği herkese ceplerini değil beyinlerini doldurmalarını öneririm. Özellikle, Mart sonu ve Nisan ayları 2020’nin en zorlayıcı dönemleri arasında yer alıyor. Eylül ayında ise Mars’ın devreye gireceği görülüyor ve bu açılar savaş riskine vurgu yapıyor.
Kısaca dönüşüm için olması gereken olacak ve ilahi adalet elinde sopasıyla kapımızı çalacak.
2023 ve sonrasında yepyeni bir çağ olan Kova çağı geliyor. Buna da başka bir yazımda değinirim.
Sevgiyle Kalın.
Tanya Djaziri KÖKSÜR