Barış Terkoğlu: “Soylu’nun bana ithamı, parti içindeki kavganın itirafı oldu”
Odatv Haber Müdürü Barış Terkoğlu, kendisine “berduş / birilerinin adamı” diye suçlamada bulunan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun sözlerinin kendisine değil, AKP içinde kavga halinde olduğu gruplara yönelik olduğunu düşündüğünü söyledi.Parti içinde Pelikan Grubu, Kayserililer Grubu, Süleyman Soylu’nun ekibi gibi gruplar oluştuğuna işaret eden Barış Terkoğlu, “Yani herhalde beni, kavga ettiği o güçlerden bir tanesinin parçası gibi zannediyor. O yüzden de Süleyman Soylu, gösterdiği tepkiyle de fiilen aslında girmiş olduğu tartışmayı, yani yapmış olduğu kavgayı da fiilen kabullenmiş oluyor bana sorarsanız” diye konuştu.
“Kanunsuz şekilde tutuklandığım beraat kararında yer aldı”
19 Şubat’ta Libya’da şehit olan bir MİT mensubunun cenaze merasiminin haberini yaptıkları için açılan “MİT mensuplarının ifşa edilmesi” davasında yargılandıktan sonra beraat eden Odatv Haber Müdürü Barış Terkoğlu, TV5’de yayınlanan “4. Güç” programının konuğu oldu. Program sunucuları Mustafa Deniz’in ve Hasan Basri Akdemir’in sorularını görüntülü bağlantıyla cevaplayan Terkoğlu, dava sürecini anlattı. Bütün suçlamalardan beraat ettiği karar duruşmasını değerlendiren Terkoğlu, adaletin yarım olarak tecelli ettiğini ileri sürdü. Hakkındaki beraat kararında “Sanığa yüklenen fiilin, kanunda suç olarak tanımlanmamış olması sebebiyle” ifadesinin yer aldığına dikkati çeken Terkoğlu, “Yani, ‘Biz bu adamı bu kadar ay kanunsuz şekilde tutuklamışız. Hakkında soruşturma açılması bile gerekmiyormuş’ dediği halde, yani ben, böyle beraat etmiş biriyim. Ben, yine de bu kararı eleştiriyorum” dedi.Terkoğlu şöyle devam etti:
“Türkiye’de maalesef ‘adalet’ dediğimiz kurum, öyle bir baskı altında ki… Çünkü her zaman bir mahkemenin, karar verirken, esasında bu bizim eski dönemlerden anlatılan menkıbelerde bile böyle, aslında güç sahiplerine karşı güçsüzün yanında duran bir yargı olması gerekir, adalet kurumlarının. Maalesef ama maalesef, Türkiye’de güç sahipleri, her zaman adaleti bir tür baskı altına alıyorlar. Yani bu, sadece bugünkü iktidar için değil, geçmiş için de böyle ama bugünkü iktidar, belki de elinde en fazla gücü bulunduran, kendisine karşı en az mukabele edebilcek olan, muhalefetten, kurumlardan yoksun bir iktidar olduğu için, en fazla bu dönemde yaşıyoruz bunu. Böyle olduğu için maalesef mahkemeler, bağımsız karar veremiyorlar. Geçen duruşmada 6 tutuklu vardı. Üçünü bırakıp, üçünü tutuklu tutmaya devam ettiler. Bu duruşmada da işte benim beraatimle bir kişinin daha beraatinin dışında, kalanlara, yattıkları kadar cezayı karşılayacak şekilde ceza vererek tahliye ettiler. Yani bu, bir tür ortalamacılığın, bizim Türk yargısına hakim olduğunun kanıtı olmuş oluyor. O yüzden ben, başından sonuna, habercilik yapmış, gazetecilik yapmış ve gazetecilik yaptığı da kabul edilmiş bir davada gazetecilerin, daha önceden aslında ‘Tutuklasak bunları ne iyi olur’ diye düşünülen gazetecilerin, bu dava bahane edilerek gözaltına alınıp tutuklandığını düşünüyorum. Dünkü mahkemede de yarım bir adalet tecellisi vardı. Eğer adaletin tam tecelli etmesi isteniyorduysa, arkadaşlarımızın tahliyesi tabii çok sevindirici; ben çok mutlu oldum; onlarla karşılaşıp sarılmak beni çok mutlu etti ama her zaman onlardan özür dilenerek serbest bırakılması umudunu taşıyorduk. Onların yattıklarının hata olduğunun söylenmesini, o şekilde dışarı çıkmalarını umut ediyorduk. Onun olmamış olması, bence kararın eksikliği.”
“Süleyman Soylu da o güç odaklarından biri”
Barış Terkoğlu, bir soru üzerine, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, kendisi hakkında söylediği “O berduşa sesleniyorum: Ben, senin gibi, birinin, öbürünün adamı değilim” şeklindeki sözlerini de değerlendirdi.Barış Terkoğlu, “Kendisi aleyhine yazı yazmış olsa dahi, bir gazeteciye hangi hakla ‘berduş’ diye seslenebilir? Yani ben, bunu, eğer benim çocuğum, bakın İçişleri Bakanı değil, 6 yaşında bir çocuğum var, çocuğumun bir arkadaşına ‘berduş’ diye seslendiğini duysam, ‘Lütfen oğlum, terbiyeli ol!’ derim. Çocuğumu uyarırken ben, İçişleri Bakanına, bu sorumluluğu taşıyan bir bakana, o yüzden nasıl uyaracağımı bilmiyorum tam olarak.
Eğer sözlerine gelirsek, geçen günlerde, biliyorsunuz, 40’ın üzerinde bakanın (kaymakamın), hakkındaki soruşturmalar nedeniyle görevlerinden alındığını ben yazmadım sadece. Neredeyse bütün Türk medyası, aynı zamanda iktidar medyası da dahil olmak üzere, yazdı.
İkincisi, bizzat, benim yazımın başında, bugün hedef aldığı yazımın başında belirttiğim gibi, Adalet ve Kalkınma Partisi içinden de bazı isimler, bizzat canlı yayınlarda, İçişleri Bakanlığında bu operasyonların hak ettiği gibi yapılmadığını söylediler. Biliyorsunuz, canlı yayında bir tartışma oldu.
Üç; meselâ ben size isim de vereyim: 15 Temmuz gazisi olan askerlerden Güven Şaban gibi ya da Ahmet Zeki Üçok gibi bu operasyonları başından sonuna istatistiğe dökmüş insanlar da Türk Silahlı Kuvvetleri’ne her gün operasyonlar yapılırken, işte bazı kurumlara her gün operasyonlar yapılırken, İçişleri Bakanlığında bu işin istatistiğini çıkardılar ve çok çok çok düşük oranlarda olduğunu söylediler. Bizzat benim konuştuğum insanlarsa, ‘birilerinin adamı’ diyor; çok yazık diyorum. Hani benim aslında ulaştığım hemen hemen her kaynak, aşağı yukarı açık kaynaklar. Dikkat ederseniz, benim yazımda bir fotoğraf yayınladım, ‘Vay İçişleri Bakanı niye yerde oturuyor, niye öbürü ayakta duruyor?’; ben bunlara da girmiyorum. Yerde oturur, ayakta durur, saygı duyar, duymaz, Benim ulaştığım kaynaklar ve bütün açık kaynaklar, esasında İçişleri Bakanının, bu dönemde bu tür kaymakam operasyonlarında olduğu gibi ya da Emniyet’te bazı operasyonlarda olduğu gibi, süreci, ‘Hayır, onlar şurdan değil burdan’ diyerek engellediğini söylüyorlar. Tekrar söylüyorum; Bunu sadece ben söylemiyorum, bizzat AKP’li olan isimler de İçişleri Bakanıyla canlı yayında tartışarak bunu söylediler. Bu yüzden ben, hani çok bir bakana yakışmayacak bir dil olmasına rağmen ben, yazımın içeriğini çok net bir şekilde savunuyorum ve o kadar savunuyorum ki, dediğim gibi, onun böyle bir dil kullanmaya düşmeden kendisine hakaret etmeden, kendisine karşı hakaret ifadeleri kullanmadan da açıkça ifade ettim.”
Barış Terkoğlu, AKP içindeki gruplar arasındaki rekabete dair bir soru üzerine de, AKP’nin, hem kendisini hem de Türkiye’yi yanlış bir şekilde dizayn ettiğini söyledi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Millî Görüş çizgisinden koparken dile getirdiği Necmettin Erbakan’a yönelik eleştirilerin ardından bir ‘tek adam düzeni’ kurduğunu ifade eden Terkoğlu, “Kimse onun otoritesini tartışmıyor. Kimse onun yaptığı doğruları-yanlışları konuşmuyor. Kimse hatalarını belki yüzüne bile söyleyemiyor” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘yukarıda’ tek olarak dururken, onun altında çeşitli hizipleşmeler olduğunu dile getiren Terkoğlu, parti içinde Pelikan Grubu, Kayserililer Grubu, Süleyman Soylu’nun ekibi gibi gruplar oluştuğunu ileri sürdü.
Terkoğlu, sözlerine şöyle devam etti:
“Görülüyor ki Süleyman Soylu, AKP içerisinde birden fazla grubun açıkça itiştiği bir duruma gelmiş durumda. Hatırlayın, geçtiğimiz günlerde AKP’nin bir dönem milletvekilliğini yapmış, hatta Cumhurbaşkanının 70’li yıllardan beri, Akıncı gençlikten beri yol arkadaşlığı yapmış Metin Külünk, Süleyman Soylu’ya yakınlığıyla bilinen bir derneği, tabiri caizse, gidip söylediklerinin hesabını sormak zorunda kaldı. Neden bunu yaptı? Çünkü o dernek, yani Süleyman Soylu’ya yakın olan dernek, aslında muhalefeti filan sürekli ağır bir dille suçlayan bir dernek, bu kez AKP içindeki farklı grupları eleştirmeye başlamıştı. Hatırlayın, Süleyman Soylu’nun istifası kamuoyundaki tepkiler nedeniyle olmadı. AKP içinden kendisine yapılan, bu işi idare edemediğine ilişkin eleştirilerin ardından istifa açıklaması geldi. Hatırlayın, Süleyman Soylu’nun, Türkiye’deki enflasyon sürecinde zabıtaları bile harekete geçirip, marketlere gidip fiyat kontrolü yaptırtacak bir kararname imzalaması, AKP içinde bile tepki gördü.”
Barış Terkoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın otoritesini kimse tartışmamakla birlikte, hem partinin hem de devletin içinde herkesin kendisine bir güç odağı oluşturduğu birden fazla oluşum olduğunu ileri sürerek “Süleyman Soylu da bu odaklardan biri” dedi. Kendisinin Cumhuriyet gazetesi yazarı ve Odatv Haber Müdürü olduğunu, sokaktaki adamın bu yayın kuruluşların görüşlerini bildiğini ifade ederek, “Süleyman Soylu’nun ‘Sen kimlerin adamısın?’ filan diyerek söylediği şeyin, bana yönelik olduğunu düşünmüyorum. Yani herhalde beni şey zannediyor, kavga ettiği o güçlerden bir tanesinin parçası gibi zannediyor. O yüzden de Süleyman Soylu, gösterdiği tepkiyle de fiilen aslında girmiş olduğu tartışmayı, yani yapmış olduğu kavgayı da fiilen kabullenmiş oluyor bana sorarsanız” diye konuştu.
Reklamcılık