ABD, AB ve AKP Suriye’nin seçiminden neden rahatsız?

Dış dayatmaları kabul etmeyen ve ülkelerinin aleyhine işletilen küresel kampanyalara tavır alan Suriye halkı, 26 Mayıs günü sandığa giderek hem Cumhurbaşkanlarını seçti hem de vatan savunmasında netliğini tüm taraflara deklare etti. Bu denli yaygın bir sahiplenme Beşar Esad’ın liderliğinde 10 yıldır süren vatanseverlik savaşında liderliğine duyulan güvenin ifadesi olurken, aynı zamanda savaştan çıkışa işaret eden yol haritasının onunla birlikte olabileceğine dair verilen somut desteğin kanıtı oldu.
Esad her zamankinden daha güçlü derken bunu ezber nakarat ve sloganlarla yaklaşan cenahların hüsnü kuruntularına aldırış etmeden somut duruma dikkat çekerek vurguluyoruz. Anlaşılır olsun diye şu hatırlatmayı yapmalıyız; Beşar Esad Cumhurbaşkanlığı kimliğinin yanı sıra ülkeyi bir arada tutan, küresel saldırganlık karşısında koruyan, terörü yenen ve son kertede parçalanmasına izin vermeyecek olan politik iradeyi temsil ediyor. Savaşı çok boyutlu olarak yaşayan, acıları tecrübe eden Suriye halkı, dışarıdan okunan gazellere kulak kabartmadan, Esad’ın şahsında somutlaşan politik iradeyle geleceğini inşa edebileceğine inanıyor ve eylemli tavrını bu temelde ortaya koyuyor. Seçim bahsinde kavranması gereken başlıca gerçeklik budur.
26 Mayıs (2021) tarihinde gerçekleşen seçim hakkında yansıyan bilgilere ve tarafların açıklamalarına değinelim.
Halk Meclisi Başkanı Hammude Sabbağ’ın paylaştığı istatiksel bilgilere göre; Ülke içinde ve dışında 18 milyon 107 bin 109 seçmen bulunuyordu. Seçimlere katılım 14 milyon 239 bin 140 kişi ile yüzde 78,64 olarak açıklandı. Mevcut katılım oranı %78,64 ile önemli bir seviyeyi görerek gerçekleşti. 2014 yılındaki Cumhurbaşkanlığı seçimine katılım oranı %73,42 olmuştu. Cumhurbaşkanlığı seçiminde 13 milyon 540 bin 860 seçmenin oyunu alan Dr. Beşar Esad dördüncü kez Suriye Arap Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olarak seçildi. Esad geçerli oyların %95,1’ini aldı. 2014 seçimlerinde bu oran %88,7 olarak gerçekleşmişti. Diğer iki adaydan ‘barışçıl muhalif’ Mahmud Ahmed Meri 470 bin 276 oy, ‘sosyalist birlikçi’ Abdullah Sellum Abdullah ise 213 bin 968 oy aldı. Seçimde komünist partiler ile sosyalist ve ulusalcı parti, örgüt ve oluşumlar günler öncesinden Esad’ı destekleyeceklerini duyurmuştu.
Yurt dışında yaşayan Suriyeliler, Suriye konsoloslukları ile üçüncü dost ülkelerin konsolosluklarında oy kullanırken, Lübnan başta olmak üzere Ürdün, Irak ve Mısır gibi ülkelerde yoğun katılım gösterildi. Seçimi ‘’gayri meşru’’ ilan eden Almanya ve Türkiye iktidarları ülkelerinde sandık kurulmasına izin vermedi. Türkiye-Katar’ın himayesi altında kümelenen silahlı örgütlerin bulunduğu İdlib merkez-Afrin-Azez sınır hattı, ABD’nin yörüngesi altında hareket eden silahlı örgütlerin bulunduğu doğu bölgesinin bir bölümünde ve İsrail’in işgal ettiği Golan da Suriye vatandaşlarının oy kullanması engellendi. 26 Mayıs tarihinde gerçekleşen seçimi uluslararası gözlemci olarak Çin, Küba, Cezayir, Güney Afrika, Rusya, Umman, Moritanya, İran, Ermenistan, Venezuella, Belarus, Nikaragua, Ekvator ve Bolivya’dan çok sayıda gözlemci takip etti.
Cumhurbaşkanı Beşar Esad ve eşi Esma Esad oylarını bir dönem dış destekli mezhepçi terör örgütlerinin işgali altında kalan, bu terör örgütlerinin esir aldıkları kadınları demir kafeslere kapattığı ve ülkeye yönelik kimyasal kurgulu ilk küresel komplonun tezgahlandığı Şam’ın kuzeydoğusunda bulunan Duma ilçesinde kullandı. Cumhurbaşkanı Esad sembolik önemi olan Duma’da yaptığı konuşmada, ‘Halkın terörizme karşı birlik halinde olduğunun görüldüğünü’ ifade ederek, ‘Suriye düşmanı Batı devletlerinin ne dediğinin bir öneminin bulunmadığı ve tek taraflı açıklamalarının değerinin sıfır olduğunu’ söyledi. Suriye halkı ‘Geleceği birlikte kurmak’ için günler öncesinde başlayan ve seçim sonrası aynı kitlesellikle devam eden coşkulu kutlamalara imza atarak ‘dışarıdan bahşedilecek bir sözde meşrulukla ilgilenmediklerini, geçerli olan meşruluğu kendi katılım ve desteğiyle sağladıklarını’ dosta düşmana ilan etti. Seçim güvenliği açısından da gerek kitlesel buluşmalar gerekse de oy verme işlemi sürerken ciddi bir asayiş sorunu yaşanmadı.
Resmî sonuçların açıklamasından sonra ‘Ulusa Sesleniş’ konuşması yapan Beşar Esad özetle şunları söyledi; “Geçtiğimiz haftalarda yaptıklarınız sadece bir kutlama, vatansever bir coşku ve tutku ifadesi değildi ya da başkanlık seçimlerine katılmak için ulusal bir görev taahhüdü değildi. Olanlar taşıdığı anlamlarla tüm bunların ötesine geçti. Yaptığınız şey, milli bağlılıkla vatan düşmanlarına eşi görülmemiş bir meydan okuma olgusuydu. Düşmanın kibirlerini ve sahte gururlarını paramparça ettiniz. Tavrınız hainlerin yüzlerine atılan bir tokattı. Bu meydan okuma, anavatana samimi ve derin sadakatin en yüksek dereceli ifadesidir. Karanlık mahfillerde oturan, entrikalar ören, planlar yapan ve paramız, kanımız, şerefimiz ve haysiyetimiz pahasına başarıyı hayal eden düşmanlarımıza en uygun mesajları göndermedeki güçlü yoğunluk seviyesidir. Oyunun terazilerini çevirdiniz ve kurallarını çöpe attınız ve hiç şüphe duyulmayacak şekilde kuralların buraya koyulduğuna, burada yapıldığına ve burada kendi ellerimizle belirlendiğine dair güvence verdiniz. Vatan sevgisini her şehir, kasaba ve köyde yürüyüşlerle, halk toplantılarıyla ya da kendi tarzıyla ifade eden Suriye vatandaşlarını selamlıyorum.’’
SANA ajansının paylaştığı habere göre, seçimlerin ardından bir TV kanalına konuşan Suriye Cumhurbaşkanı Özel Danışmanı Dr. Buseyna Şaban, Suriye’de terörizmi destekleyen ülkelerin anayasal yetkiyi sabote eden ülkeler olduğunu belirterek, Suriye halkının kendilerini seçimlere katılmaktan caydırmaya çalışan tüm Batılı rejimlere meydan okuduğunu ve tüm meydanlara çıkıp “biz karar veririz, bütün yaptıklarınız bizi etkilemeyecektir çünkü bizler halkımız ve yönetimimiz arasında ülkemizde fitne yaratmaya çalıştığınızı biliyoruz” sözünü söylediğini vurguladı. Şaban, “Bizler hak sahibiyiz. Suriye halkı da kendileriyle yönetimleri arasında ayrım yapmaya çalışan tüm kötü niyetli propagandaları yendi’’ dedi. Şaban, ‘sadece Suriye ve Filistin için değil, bir bütün olarak Arap dünyası için tek blok halinde hareket ederek tek bir vücut halinde çalışacaklarına’ dikkat çekti.
Tekfirci-ayrılıkçı güçlere hamilik temelinde dayattıkları projeleri iflas eden Batılı emperyalistler ve bölgesel işbirlikçileri konu bağlamında basma kalıp tepkiler gösterdi. Önceki yıllara nazaran daha düşük yoğunluklu çığırtkanlık yapıldı. Batının güdümlü medyaları aracılığıyla empoze ettiği Suriye hakkındaki yalanları seçim öncesi ve sonrası Suriye’den yansıyan ‘sinir bozucu’ ulusal sahiplenmeyle tuzla buz oldu. Pandemi koşullarında bile histerik düşmanlığa çalışan, ambargo ve yaptırımları genişleten Batılı emperyalistlerin askeri yolla yenemedikleri Suriye halkını aç bırakarak, ihracatını sekteye uğratarak, petrol ve buğdayını çalarak taviz vermeye zorlama dayatmasının sonuç üretmediği görüldü. Vatansever halk kitleleri ülkelerini savunurken sürdükleri savaşımın onurlarını koruma mücadelesi olduğunun bilinciyle hareket ediyor.
ABD, İngiltere, Fransa, Almanya ve İtalya Dışişleri Bakanlarının Cumhurbaşkanlığı seçimleri bahsinde yaptıkları ortak açıklamanın içeriğinden dökülen ahlaksızlık bir yana tek taraflı beyanatlarının Şam’da bir karşılığının olmadığı ortada. Esad’ın seçim günü Duma ilçesinde basın mensuplarının sorularını cevaplarken altını çizdiği gibi, ‘’Batılı rejimlerin açıklamalarının değeri sıfırdır.’’ 5’li emperyalist ortakların ‘kriterlerine uymayan’ Cumhurbaşkanlığı seçimini kınaması ve ‘Suriye muhalefetine’ verdikleri desteği sürecekleri açıklaması hegemonya hayalleri ‘başka bahara’ kalan saldırgan cephenin mızmızlanması ve çirkef tutumlarını her fırsatta sergileyecekleri şeklinde okunabilir. Güncelde haber ajanslarına konu olduğu haliyle İngiltere istihbaratının terör örgütü El Nusra ile görüşme trafiği ve ABD istihbaratıyla bağlantılı medya araçlarının El Nusra’nın lideri, terörist M. Colani’ye takım elbise giydirerek, onun ağzından ‘’ortak düşmana karşı savaşıyoruz, Amerikan çıkarlarını hedef almıyoruz’’ vurgulu, PR çalışmasına soyunmaları dikkate değer yönelimin istikametini gösteriyor.
Suriye’yi kınama kervanına beklenildiği gibi AKP iktidarı da dahil oldu. İktidarın sözcüleri düzenlenen seçime ilişkin ‘’gayrimeşru nitelik taşıyor’’ beyanlarında bulundu. Havuz medyanın kimi unsurları da aşağılık kompleksiyle mizansen çıkarımlara mesai harcadı. Kınayan mevcutlar arasında en samimiyetsiz olan sorunlu bileşen AKP iktidarıdır. Suriye’de göremeyeceğiniz ancak Türkiye’de gördüğümüz üzere kaybettiği seçimi iptal eden ve tekrarlatan pratikleri hafızalarda güncelliğini koruyor. Adı ‘seçim gecesi’ resmi haber ajansı üzerinden veri akışını manipüle eden yönüyle anılıyor. Yine sandıklar açılırken son dakika ‘mühürsüz oylar geçerli sayılır’ kararı alan başkası değildi. YSK’nın yapısını değiştirerek kendine tabi hale getiren, parti çıkarlarına göre seçim sisteminin üzerinde oynayan AKP iktidarıdır. Suriye’de gerçekleşen Cumhurbaşkanlığı seçimi ülkenin anayasasında belirtilen ve güvence altına alınan takvime uygun olarak yapıldı. Gayet meşru ve anayasal resmiyet taşıyor.
Türkiye’den doğru yöneltilen önemsiz tepkileri saymazsak standartlar açısından eleştirilebilir. Bunu afaki cümleler sıralayıp dillendirmek yerine Suriye’yi parçası olduğu bölgesel bağlam içinde değerlendirerek yapmak gerekir. 10 yıldır süren yıkıcı savaşa rağmen, bu yılların içine anayasal kaidelere bağlı kalarak, 2 Cumhurbaşkanlığı ve 3 parlamento seçimi sığdıran başarıdan bahsedebiliriz. AKP cenahından yansıyan açıklamaları ‘Şam’a niyet zoraki olarak sınır hattına kısmet’ minvalli bir kaybedenin tepkisi şeklinde yorumlayabiliriz. Türkiye ve kontrolü altındaki Suriye’nin sınır bölgelerinde sandık kurulmasına izin vermeyen, Suriye vatandaşlarının oy kullanma hakkını yasaklayan AKP iktidarı, bir kez daha çözümsüzlükten beslendiğini gösterdi. Madem sığınmacılar ‘’Esed zulmünden’’ kaçıp geldi, tepkilerini diğer adaylara oy vererek ya da boş oy kullanarak ilan edebilirlerdi. Üçüncü dost ülkelerin nezaretinde ve tarafsız uluslararası gözlemcilerin gözetiminde Türkiye’de sandık kurulsaydı, baskın tercihin Beşar Esad olacağından mı korkuldu?
2011 yılında Suriye’yi hedef tahtasına oturtan Batılı emperyalistler ve bölgedeki işbirlikçileri başlattıkları silahlı kalkışmayı ‘’Arap baharı, demokrasi ve özgürlük’’ başlıklarıyla övgüye mahzar görüyordu. Söylenenlerin gerçeklerle ilgisinin bulunmadığı ülke tablosuna bakıldığında çok geçmeden anlaşıldı. Suriye dışarıdan taşımalı olarak dayatılan ‘rejim ihracı’ projesiyle çok denklemli müdahalelere açık hale getirildi. Başta ABD olmak üzere İngiltere, AB devletleri, İsrail rejimi, AKP ve Körfez monarşilerini aynı düzlemde buluşturan ortak hedefleri ülke yönetimini düşürme temelinde bölgeyi kendi hegemonik- yayılmacı çıkarlarına göre yeniden dizayn etmekti.
Bu bağlamda Batının bağımlılık ilişkilerine eklemlenmeyen, İsrail rejimini tanımayan, Filistin ve Lübnan ulusal direnişlerini katalizör rolü oynayarak destekleyen, topraklarını batılı emperyalistlere bir sıçrama tahtası ve askeri üstlenme alanı olarak açmayan, ABD ve AB merkezli kapitalist şirketlere enerji koridoru olmayı kabul etmeyen Suriye’yi ortadan kaldırmak isteyen saldırgan güçler küresel yıkım koalisyonunun saflarında yerini aldı. 10. yılında saldırganlık büyük oranda boşa çıkarıldı, teslimiyet dayatması kabul görmedi.
Emperyalistlerin kullandığı şiddet araçları yıkım esaslı tetikçilik yaptığı için ülkenin altyapısı ciddi anlamda sekteye uğradı, ulusal birikimleri tarumar edildi ve halk daha fazla yoksullaştı. 10. yılında savaşın yaralarını sarmaya odaklanan, ülkeyi yeniden inşa etmeyi amaç edinen ve bunu da seferberlik ruhuyla pratiğine yansıtan bir halk gerçekliği var.
Bağımsızlıklarını koruyarak ‘gelecek, emek ve vatan’ birlikteliğini buluşturan ulusal iradeyle önceliklerini belirliyorlar. 26 Mayıs günü sandık başına akın eden halk kitleleri, ülkelerini yok olmaktan kurtaran liderliğe güvenoyu vererek, yeniden inşa ve kalkınma hamlesi doğrultusunda yeni dönem mimarının da Beşar Esad olacağına hükmetti.
Seçime katılımları saldırgan güçler tarafından engellenen vatandaşlarının eğilimlerini de yansıtan %78,64’lük büyük bir katılımla Cumhurbaşkanını seçen Suriye’nin bu iradesine saygı duyulmalı ve içişlerine müdahale anlamına gelen politikalara karşı çıkılmalıdır. Seçimi bir zafer havasında karşılayan, dış dayatma ve müdahaleleri kabul etmeyen halkın öğretici tavrından çıkarılacak çok ders var. Suriye ‘’Direnen Kazanır’’ şiarının deneyimlenen somut örneğidir.